Palarus, gezegenini kurtardıktan sonra emin olması gereken şeyler vardı. Evrende olan bütün gezegenleri ziyaret etti. Ogma'nın enerjisini emen mavi alevin sihrini korumaya alarak, tılsıma çevirdi. Ziyaret ettiği gezegenlere bu tılsımları bırakıp korunmasını söyledi. Apollius'ta bunlardan birisiydi. Solarya'da bulunduğu zamanlar bu tılsımlardan birini saklama görevi üstlendi. Palarus hikayeyi yavaş yavaş değiştirdi ve bu Mavi Ejderha hikayesi unutulmaya başlandı.
Profesör Miele bu işi daha detaylı bir şekilde çözümlemeye kavuştururken, varyasyonları özenle dinlemeyi tercih ediyordu. Yeni Işık Birliği'nin bu konu hakkında varsayımları vardı.
Miele ve Mirta Alfea'da ki toplantı salonunda bir araya gelmişlerdi. Karşılayacakları misafirleri vardı.
''Bunun doğru olduğundan emin misin? Miele'' diyerek sorusunu yöneltti Alfea müdüresi.
Miele, sandalyelerden birine oturarak ''Müttefike ihtiyacımız var. Güvenmezsek bütün evren riske girebilir.''
Mirta kararsız şekilde davranıyordu. Zaten Miele'ye bu işi verende kendisiydi. Başından beri Alfea'ya arkadaşı Flora'nın kız kardeşi olduğuna güvenerek davet etmişti.
Bir anda açılan portaldan Raul ve Archer belirdi. Archer, Kızıl Çeşme öğretmenlerinden biriydi ve Riven'ın en yakın arkadaşıydı. Yeni yapılandırılan ışık birliğinde bu isimler yer alıyordu. Herkes yerini aldıktan sonra Miele konuşmaya başladı.
''Öncelikle hoş geldiniz. Hepinizle ayrı ayrı konuşma fırsatı bulmuştum. Hatta bazılarınız benden şüphelenip benle muhatap olmak istedi.'' diyerek Raul'u işaret etti. ''Bildiğiniz üzere Ejderha'nın öz ateşinden yaratılmış bu evrende Mavi Ejderha tekrar alarm vermeye başladı. Bunun için bir ortaklık kurmamız gerektiğini düşünüyorum. Öğrencilere güvenemeyiz.''
Archer lafa atladı. ''Takıldığım bir şey var. Bu Mavi ateşin olayı neden yıllar sonra ortaya çıktı. Bundan hiçbirimizin haberi yoktu. Ejderha ateşi zamanında bir sürü koruyucu elden geçirdi. Duncan'a yönelme sebebi sizce ne olabilir?'' diyerek akıllıca bir soru yönelmişti.
Mirta ''Bu zamana kadar edindiğimiz bilgilere göre Ejderha ateşinin koruyucuları hep kadın olmuştur. Asla cinsiyetçilik bir durum yapmak istemiyorum ama Bu Mavi Ateş bir erkek vücudunda var oluyor olabilir.''
Raul aydınlanmış bir şekilde oturduğu yerde doğruldu ''Tabii ya! Ogma ve Palarus. Hatırlıyor musunuz Profesör Miele? sizden onların tablosunu göstermiştim. Ogma bir büyücüydü ve zamanında bu tarz bir hikayesi derslerimizde anlatılıyordu. Fakat bu versiyonda değil. Zamanında bir aşk üçgeninde yer almış, sevdiği kadınlarda en sonunda birbirine girmiş kendisi de intihar ettiğine dair söylentiler vardı. Kitaplarda elektrik veya ateş büyücüsü olarak anılıyor. Fakat cadılarda ve büyücülerde asla bu güce sahip biri bu zamana kadar doğmadı.''
Raul'un aydınlanması taşları biraz daha yerine oturtmuştu. Archer'in bir sorusu daha da olayı ilginç hale getirmişti.
''Çok kolay bir şeyi atladık. Bu güç nesilden nesle geçiyorsa ve Ogma'da zamanında bu koruyuculuğu yaptıysa nasıl bir bağlantı olabilir. Duncan ile aralarında?''
Archer'in bu sorusu sessizlik yaratmıştı odanın içerisinde.
Mirta söz alarak ''Ogma eğer zamanında öldüyse ve gücü tükendiyse Duncan ile nasıl bir soy bağlantısı olabilir ki?''
---
''Neyi var bunun?'' diye başımda dikiliyorlardı. Gördüğüm manzaradan sonra anında odaya gelmiştim. Hector ve Ava bu hızlı gelişime şahit olup beni darlamaya başlamışlardı. ''Yok birşeyim.'' diyerek yatağımda öbür tarafa döndüm.
''Ne hissediyorsun?'' diye bir soru yöneltmişti Ava. Hector kafasından biraz dalgalar yayarak, ''Hayal kırıklığı tarzı bir şey. Beklemediği bir şey mi ne olmuş tam anlamadım.'' diyerek karamsar bir bakış attı. Ava en iyisi gitmek olduğunun farkına varınca beni yalnız bıraktılar. Beklediğim bir şey olmadığı konusunda katılmıyordum. Neptune'un davranışlarından Lyna'ya ilgisi olduğunu anlamıştım.
Sabah olduğunda derse gitmemiz gerekiyordu. Hepimiz hazırlanıp, derse doğru ilerledik. Lyna'ya biraz soğuk yapmaya başlamıştım. Bir şey anlamasından dolayı değil, içimden hiçbir şekilde yakın davranmak istemiyordu ona karşı. Bugün uçuş dersimiz vardı. Hepimiz Charmix dönüşümüne geçip uçmaya başladık. Önümüzden geçen engellere karşı gelmemiz gerekiyordu. Ava bu işte çok iyidi. Engelleri anında geçmişti. Benim kafam tam yerinde değildi. Bu sebeple Lyna'ya arada gözüm kayarken bir anda engelle çarpıp yere düştüm. Lyna ''Duncan!'' diye bağırıp yanıma gelmiş ellerini kollarıma koyarak ''Nasılsın? bir şeyin var mı?'' diye merak edip sormuştu. Elimin tersiyle hafifçe ellerini çekip, ''Bir şeyim yok.'' deyip oradan ayrılmıştım. Ava ve Hector'a neyim olduğunu sorduğunu giderken de duymuştum. Farkına varmıştı.
Odaya geldiğimde Helios ile karşılaşmıştım. Dersi ekmiş, ring light karşısında telefonunda kıyafet gösteriyordu. Keyifsiz olduğumu anlayıp işini bırakıp yanıma gelmişti.
''Naber Alev Çocuk?'' deyip kapımın önünde sırıttı.
''Hell hiç zamanı değil, sonra konuşalım.'' diyip koltuğa oturdum.
Helios yanıma oturup ''Hiç normal değil. Senin neyin var? Aşık falan mı oldun?'' deyip baş parmağıyla omzumu hafif bir şekilde itiyordu. Sorduğu soruya karşılık gözlerimi kaçırmıştım. Fark etmiş olacak ki, çenemden tutup yüzümü kendisine doğru çevirdi.
''Sen cidden birine abayı yakmışsın. Seni iyi tanırım. Küçükken de birini sevince bu şekilde bakıyordun.''
Kafamı çekerek ''Yok artık. Kime aşık olacağım? Görevlerle uğraşmaktan vakit mi var?'' dediğim sırada Neptune içeri girmişti.
''Selam Beyler. Nabersiniz?'' diye samimi bir şekilde hatırımızı sormuştu. Bir şey demeden oradan ayrıldım. Bahçeye çıktığım sırada gelen mesajda Profesör Miele'nin bizi sınıfta beklediğini gördüm. Anlaşılan yeni bir görev bizi bekliyordu.
Sınıfa gittiğimde bizim bütün ekip oradaydı. Profesör Miele bize yeni uğrayacağımız yeri anlatmaya başladı.
''Evet, diğer tılsımı kaçırmışsınız. Onu geri almamız gerekiyor fakat ilk hedefimiz yeni tılsımı bulmak. Geriye dört veya beş tılsımımız daha kaldı. Lynphea'da olabileceğinden şüpheleniyoruz.''
Lyna, Lynphea'da olduğunu öğrenince mutluluktan havaya uçmuştu. Uzun zamandır göremediği annesini görücekti. Tam bir ekip halinde Kızıl Çeşme uzmanlarından Kharon ve Sirius ile bu göreve gidecektik. Neptune ve Lyna ile aynı yerde bulunmak benim için ise ölüm gibi olacaktı.
Görev için kıyafetlerimizi giyip, Kızıl çeşme gemisine doğru ilerlemiştik. Gemiye bindiğimizde herkes bir yere oturmuştu. Lyna'da tam yanımda ki koltuğa geçmişti. Ava ve Kharon baya işi ilerletmiş gibilerdi. Ben de açıkçası şuan böyle bir ilişkim olsun isterdim.
Kharon ''Evet Winx Çocukları. Sizi Lynphea'ya yani gezegenime götürüyorum. Lyna ile meğersem küçükken aynı okula gitmişiz.'' diyerek ortamı ısıtan bir konuşma başlattı.
Helios, güneş gözlüğünü çıkarıp ''Winx çocukları ne ya? Daha yaratıcı bir ismimiz olsun. Super Killers nasıl olur?''
Ava iğrenir bir şekilde bakarak ''O nasıl bir isim ya boksör lakabı gibi. İlla ismimiz mi olmak zorunda.''
Lyna söze atlayarak ''Neden olmasın? annelerimizin bıraktığı bir miras var sonuçta değil mi? Bunu devam ettirebiliriz.''
Hector Lyna'ya katılarak ''Doğru söylüyor, Miras üzerindeyiz ve annelerimizin ismi olan Winx ile birleştirebileceğimiz bir ismimiz olabilir. Inheritix diyebilir miyiz?'' diyerek ortaya bir şey atmıştı. Hector.
Açıkçası başta tuhaf gelse de bu isme ısınmıştım. Bir ekip olmamız gerekiyorsa buna Inheritix diyebilirdik. Olgun bir ekip arkadaşının yapması gerekende görevde normal ilişkileri karıştırmamaktır. Annem olsa kesinlikle böyle söylerdi. Herkes bu ismi onaylamıştı. Uzun bir yolculuktan sonrada Lynphea'ya varmıştık.
Lynphea'ya vardığımızda doğanın o iç sesinde kaybolmuş gibiydik. Temiz havası resmen başımızı ağrıtmıştı. Teknoloji burada çok sık kullanılmayan bir şeydi. Zaten Lynphealılar doğa ile hep iletişim halinde oldukları için buna ihtiyaçları yoktu.
Sirius Hector'un omzuna kolunu atarak ''Evet şimdi nereye gidiyoruz?'' diye bir soru yöneltmişti.
Lyna ''Bazı Doğa tapınaklarımız var. Enerjisi her zaman çok güçlüdür. Bu tılsımdan kaynaklı olabilir. Kharon lafa atlayarak ''Yasemin dağlarında olan tapınaklardan bahsediyor. O tapınaklara uzun zamandır giden olmadı. Miras olduğu için korunuyor.''
Bende oraya gitmenin doğru olduğunu düşündüğümü söyleyerek, geç olmadan yola çıkmamız gerektiğini söyledim. Hem fikir bir şekilde tapınaklara doğru ilerledik. Yasemin dağları çok güzeldi, yeşilin her tonunu burada görebiliyorduk. Dağın bir kısmına geldiğimizde orada hiçbir şey olmadığını gördük.
Ava ''Neden burada bir şey yok? Boşuna mı geldik yani.'' dedi. Hector'da lafa atlayarak ''Yanlış gelme ihtimalimiz var mı?'' diyerek Kharon'a soru yöneltti.
Lyna ve Kharon burası olduğunu enerji kaynağının burada çoğaldığını söyledi.
Helios '' Belki de çok aşağıda bulunuyordur. Bu sebeple göremiyoruzdur.'' deyip ilerleyince bir anda görünmez bir duvara çapıp yere düştü.
Lyna ''Koruma kalkanı varmış. Bu bilgiyi bize verdiğin için sağol Helios'' diyerek gülmeye başladı.
Helios yerden kalkıp ''Eğer böyle gülmeye devam ederseniz, ağzınıza osururum.''
Ava ''Çok iğrençsin. Çekil şuradan.'' diyerek teknolojik bir ağ tabakası yaratarak görünmez perdeyi görünür şekilde aktif hale getirdi.
''Peki, bu perdeyi nasıl kaldıracağız?'' diye bir soru yönelttim. Lyna öne gelerek ''Tabiat Kavuşumu'' adlı sihri ile perdeyi bir anda etkisiz hale getirdi. Demek ki kalkan, doğanın enerjisiyle kurulmuş. Kalkan kalktığı gibi tapınaklara doğru ilerledik.
Helios ''Evet üç tane tapınak var sizce hangisinde?'' diye bir soru yöneltti.
Lyna ''Ortada olandan güçlü bir enerji alıyorum. Sağlam köklerle sarılmış. Bir şeyi korumak istediğimizde onu köklerle iyice sararız.''
Helios ''Tamam öyleyse kapıyı açabiliriz.'' diyip güneş enerjisini kapıya yönelttiği gibi ona geri sekti.
Kharon Helios'a elini uzatıp ''Burası Lynphea Hell, her şeyden izin alarak girmeliyiz.'' diyerek Hell'i yerden kaldırdı.
Lyna yardımıyla yavaşça içeri doğru girdik. İçerisinde bir sürü figürler olan, duvarlara yazılı bir sürü şey vardı. Yavaşça ilerlediğimizde yine karşımıza bir kapı çıktı.
Ava ''Yine mi kapı? ne korunaklı bir yermiş burası ve oldukça eski. Biz Zenith'e her şeyi kodlayarak elde edebiliyoruz.'' diye yorumunda bulunduğu sırada Hector bi anda yere çökmüştü. Sirius ''Hex!'' diye bağırıp yanına gitmişti. Hector ''başım ağrıyor. Güçlü bir enerji hissediyorum. Karanlık bir enerji buraya yaklaşıyor.''
Helios elinde ışık açarak biraz daha ileri doğru ilerledi. Ortamda çok ışık olmadığı için bazı şeyleri zor görüyorduk. Helios'un açtığı ışıkla birden bire karanlık yaratıklar karşımıza çıkmıştı. Bunları daha önce Gardenia'ya da görmüştük.
Yüksek sesle ''Succhiaslar'' dedim.
Lyna yanıma gelerek ''Bunları kim gönderiyorsa bizle çok pis uğraşıyor.'' diyerek karanlık yaratıklara karşı gücünü kullandı.
Neptune dalgayla büyük bir kalkan oluşturarak ''Inhetirix dönüşelim.'' demesiyle hepimiz peri formumuza geçiş yaptık.
Helios ''Şimdi ne yapacağımızı bilen var mı?'' diyerek bir soru yöneltti.
Hector ''Bu yaratıklar karanlık güçten besleniyor. Helios, Kharon, Sirius ve Ava siz bu yaratıkları yok etmekle uğraşın. Duncan, Ben, Neptune ve Lyna'da kapıdan geçmeye çalışalım.'' diyerek bir lider edasıyla bize görevlerimizi söylemişti. Şimdi herkes ne yapacağını daha iyi biliyordu.
Kapıya yaklaştıkça içimde yine sesler çoğalmaya başlamıştı. ''Cesaret'' kelimesini yine art arda duymaya başlamıştım. Lyna doğa güçleriyle kapıyı açmayı başarıp içeriye girmemizi sağlamıştı. Yine kapıdan girdiğim gibi Ejderha'larla dolu o odadaydım. Önümde uzun bir koridor ve Mavi Alevin içerisinde yer alan o tılsım vardı. Tılsıma doğru ilerlediğimiz sırada karşımıza birden karanlık yaratıklar yine çıkmaya başlamıştı ve bu sefer farklıydı.
Hector ''Bunlarda ne?'' diyerek titreşim dalgasıyla yere düşürmüştü.
Lyna ''Bunlar Tibiuslar bir nevi sürüngen karabasanlar gibi düşünebiliriz. Kitapta görmüştüm.''
Neptune 'Okyanus Hortumu' sihriyle yaratıklarla savaşmaya başlamıştı. Bana bakarak ''Sen tılsıma doğru ilerle. Biz bunları hallederiz.'' demişti. Ben de başımla onaylayıp tılsıma doğru ilerledim.
İlerlediğim gibi çevremi kökler sarmıştı. Bir anda önümde bitkilerden ve yapraklardan oluşan bir kadın ruhu belirdi.
''Sen de Kimsin?'' diye seslendim ve elimden alev topu çıkarttım. Kadın ruhu bana yaklaşıp
''Ben Gaia, Lynphea ilklerindenim. Doğanın koruyucusu ve köklerin muhafızıyım. Asıl sen kimsin?''
''Ben Duncan. Ejderha Ateşi Perisi ve Mavi Alevin koruyucusuyum. Tılsımı almam gerek.''
Ruh kadın etrafımda dönerek beni inceledi. ''Seni Ogma'mı gönderdi?''
Dediğinden bir şey anlamayarak, ''Hayır beni kimse göndermedi. Tılsımı almam gerek Mavi Ejderha'dan korumak için.'' diyince anında geri çekilip, ''Hemen o tılsımı al ve sakın o ejderin gücünün buralara girmesine izin verme.'' diyerek bir anda kayboldu. Tılsımı elime aldığımda, gözlerim komple mavileşmiş ve içimden çıkan Ejderha enerjisiyle bir anda etrafımızda ki yaratıkları yok etmiştim.
Lyna yanıma gelip beni kolumdan tutup ''İyi misin?''diye sordu.
''İyiyim.'' diyerek yavaşça kapıdan çıkmıştım. Tılsımı aldığımı görünce diğer herkes çok sevinmişti.
---
Biancha kartlarını tavana fırlatarak sıkıntıdan bunalmış sesler çıkartıyordu. Douglas bunlara dayanamayıp bir anda kartlarını dondurup kırdı.
Biancha ''Hey! Ne yapıyorsun?''
Douglas ''Sıkıldım. Biz niye bugün cezalıyız ki zaten. Perileri takip etmemiz gerekiyordu.
Thunder ayaklarını sandalyeye uzatarak ''Ders saatinde bulunmadığımız için ceza yedik.Klasik Profesör Raul cezaları'' dedi.
Nyx yelpazesini sallayarak ''Olsun, elimizde bir tılsım var.'' kolunu yukarı doğru uzatarak ''Bu ne kadar eder acaba?''
Douglas Nyx'in elinden tılsımı alarak, ''Saçmalama bunu okula verelim ki ödüllendirelim ve cezamız kalksın.'' dediği sırada içeri Bayan Ashlani girdi.
''Ben size görev vermemiş miydim? Burada ne işiniz var.'' diyerek simsiyah kıyafeti ile yanlarına doğru geldi.
Thunder ayaklarını düzelterek ''Raul bize ceza verdi. Bu sebeple çıkamadık, ama elimize bir tılsım geçti.'' dedikten sonra Douglas tılsımı uzatarak ''İşe yarar mı?'' dedi. Ashlani ayağa kalkarak tılsımı eline aldı. ''Tabii ki de işe yarar. Bu okulun koleksiyon ve başarıları için çok güzel bir prestij olucak. Tebrik ederim çocuklar.'' deyip yavaşça kapıya doğru yönelirken tekrar cadılara dönüp ''Cezanızda kalkmış bilin.'' demesiyle odadan ayrıldı.
Ashlani eline tılsımı alır almaz, odasına doğru ilerledi. Odasına girdiği an kapısını kapatıp kilitledi. Tılsımı elinde tutarak ''Bu şaklabanlarda işime iyi yaradı. Sonunda tılsımlardan birini buldum.'' diyerek aynaya doğru yöneldi. Etrafında yarattığı bir enerjiyle görünümünü değiştirdi.
Ayna'ya bakarak ''Yakında hepsi benim olacak ve yarım kalan işi tamamlayacağım.''
''Demek ilk tılsımı buldun ha.'' diyerek arkasından bir ses geldi. Arkasına döndüğünde karşısına soluk yeşil saçlı bir kadın belirdi.
''Ah Selina, sen miydin? Bende biri beni izliyor sandım.''
Selina sırıtarak ''Yapma Hekate, zamanında gelip Gardenia'ya da benden yardım istemedin mi? O günden beridir seni izliyorum.''
''O zamanlar güçsüzdüm. Ogma'yı Gardenia'ya hapsetmek orada delirmesini sağlamak istedim yıllarca. Sen emanet ettiğime dahi bakamadın.''
Selina yakınlaşıp ''Sen benden yardım istediğinde iyi biri olmaya hazırlanıyordum. Ogma'yı o eve hapsettiğin asırlar öncesiydi. Benden yardım istediğin de zaten çoktan gitmişti oradan.''
Hekate gülümseyerek ''Ogma mavi alevin enerjisiyle bir şekilde hayatını bağlamayı başarmış, Duncan denen çocuğun içinde yaşıyor. Zamanı geldiğinde Duncan'ı öldüreceğim ve Ogma'da ölmüş olacak. Mavi Ejderha Ateşinin gücüde benim olucak.'' demesiyle Bayan Ashlani görünümüne geri döndü ve tılsımı gizli kutusuna koyup oradan ayrıldı.
DEVAM EDECEK...