Tristan hemen sandalyesinden kalktı.
"Tamam, oğlum... Ofisimde konuşalım." Tristan Dax'e söyledi. Sonra Bella'ya baktı. "İstersen yukarı çıkabilirsin, Bella. Dinlenebileceğin bir oda var, ve kekin için, Geoffrey'den kekini yukarı getirmesini isteyeceğim."
Onun gözlerinin hafifçe açıldığını, şaşırdığını gördüğünde dudaklarında belli belirsiz bir gülümseme belirdi.
Bella bakışlarını ondan uzaklaştırdı, gözlerine baktığında kalbinde garip bir his hissederek.
'Lanet olsun, Bells! Odaklanmayı kaybetme!' Zihnini sakinleştirmeye çalışırken kendini zihinsel olarak azarladı.
"Hmm, tamam," teklifini kabul etti, beklemek için özel bir alana ihtiyacı olduğunu fark ederek. Yapması gereken bir arama var.
Daha sonra, Bella onları yukarı takip etti.
Bu Bella'nın bu eve ilk gelişi ya da ikinci kata ilk çıkışı değil. Artık eskisi kadar gergin değil, özellikle de Dax yanındayken.
Şimdi onu endişelendiren şey, Dax'in Tristan'la konuşmak istediği konuydu. İşte bu merakını uyandıran şey buydu.