2

AB her sohbetimizde ölmeden ölmek istediğini söylüyordu. Aşkı karşı cins ile yaşamak istemediğini ilahi aşkı yaşamak istediğini söylüyordu.

40.maddeye ulaşmak istiyordu sanırım, benim anlamadığım yukardaki maddelerin hepsi mantıklı ve doğruydu Sünni olmak bu maddelere karşı olmayı gerektirmiyordu.

Onunla bir ilişkim olsa bile evlenmemiz mümkün değildi, ayrıca ben farklı şehirlerde olsak da hala

NY ile görüşüyordum, lisans öğrenimi boyunca bu şehrin her noktasında onunla anılarım vardı hemen her gün telefonla konuşuyorduk sanki ayrı değildik .

ilişkimizde her şey yolundaydı evlenmemize karşı çıkan ailemi alt edecektik, zamanla NY iş bulucaktı ve evlenecektik.

Oysa yolunda gitmeyen şeyler vardı benim günlerim gündüz okulda gece bodrum katında AB ile birlilkte geçiyordu ve NY her telefonda geçici olarak çalıştığı okulda bir öğretmenle çok iyi arkadaş olduklarını anlatıyordu.

Her konuşmamız sıkıcı olmaya başlamıştı hep aynı sorular..

Günün nasıl geçti?

Okulda sorun var mı?

Üzülme, kadrolu öğretmen olduğun zaman evlenmemize onay verecekler...

İkimizin de hayatına yeni kişiler girmişti ve biz bunun farkında değildik, ilişkimizde sonbahar aslında sonun başlangıcı olmuştu.

Okulda AB'yi ilk gördüğümde öğretmenler odasına sigara dumanı yaydığı için ne kadar antipatik olduğunu düşünmüştüm.

Ben ondan sigarayı bırakmasını o da benden etyemez olmamı istiyordu.

O zaman bitkileri de yeme, AB !

Çünkü onlar da canlı.

Sonunda pes etmiştim onunla uyumlu arkadaş olmak için o soğuk bodrum katında sigarasından bir nefes çektim ve öksürmeye başladım.

Bu halime çok güldü bir taraftan da biralarımızı yudumluyorduk her zaman ki gibi üşümeye başlamıştı birbirimize sokulursak ısınacağımızı söyledim.

Oturduğum koltuğu değiştirip yanına geldim aniden onu kendime doğru çekip üşümüş ellerini ısıtmaya başladım.

Bu pansiyona doğru gelirken attığım her adımda yanlış yolda olduğumu düşünüyordum ama her akşam da kendimi burada buluyordum.

İkimiz de sarhoştuk ve benim kalın paltom yorganımız sert koltuk ise yatağımız olmuştu, birbirimizi ısıttığımız ilk gece böyle geçti ve ben güneşin ilk ışıkları ile birlikte NY'ye veda mesajını yolladım.

Artık bektaşi olmalıydım ve evlenmeliydik.

Geceleri okumaya başladık. O bana bektaşi felsefesini öğretecekti.

Ben de gireceği akademik lisans üstü eğitim sınavı ALES'de matematik yapmasına yardımcı olacaktım.

Ve her şey bu şekilde başladı.

Evet genç öğrencim bay alpha, geçen ders sıfır bilgi ispatlarından söz ettim

Unutmadındeğil mi?Ali baba ve mağarası.

Sıfırbilgi ispatları kriptografide kullanılır,bugünlerde çok izlenen CSI:NY

Dizisi bazen bu konuya değiniyor.

Bay alpha ;

Kriptografi, gizlilik, kimlik denetimi, bütünlük gibi bilgi güvenliği kavramlarını sağlamak için çalışan matematiksel yöntemler bütünüdür. Bu yöntemler, bir bilginin iletimi esnasında karşılaşılabilecek aktif ya da pasif ataklardan bilgiyi -dolayısıyla bilgi ile beraber bilginin göndericisi ve alıcısını da- koruma amacı güderler..

Bir bilginin güvenli olarak iletileceğinden ya da elde edilmiş bir bilginin güvenli bir şekilde elde edilmiş olduğundan bahsedilebilmesi için, kullanılan iletişim sistemlerinin sahip olması beklenebilecek bazı güvenlik kavramları vardır:

Bunlardan birincisi Gizliliktir.

Yani Bilgiyi görme yetkisi olanlar dışındaki herkesten gizli tutmak.

Bankadaki kişisel verilerimiz bu tanıma çok uygun bir örnektir.

Çağrı merkezindeki görevli şifrenizi bankamız çalışanları dahil kimse ile paylaşmayın der.

ikincisi Kimlik Denetimidir yani İletimi gerçekleştirilen bir mesajın göndericisinin gerçekten gönderen kişi olduğu garantisidir.

Üçüncüsü Bütünlüktür: Bütünlük bir bağlantının tamamı ya da tek bir veri parçası için, mesajın gönderildiği gibi olduğuna, üzerinde hiçbir değişiklik, ekleme, yeniden düzenleme yapılmadığı garantisidir.

dördüncüsü Reddedilmezlik Göndericinin iletilen mesajı inkar edememesi (böylece bir mesaj gönderildiğinde alıcı göndericinin mesajı gönderdiğini ispatlayabilir).

beşincisi Erişim Kontrolüdür: İzinsiz kişi ya da uygulamaların erişmemeleri gereken kaynaklara erişemeyecekleri garantisi (ağ güvenliği bağlamında, erişim kontrolü, ana bilgisayar sistemlerine erişimleri kontrol etme ve sınırlandırma yetisidir. Bu kontrolü başarmak için, erişimi kazanmaya çalışan her varlık ilk olarak tanımlanmalı veya doğrulanmalıdır. Erişim kontrolü servisleri kimlik denetimi yapılmış varlıkların kaynaklara ancak kendilerine izin verilen şekilde erişebilecekleri garantisini vermekle yükümlüdür).

Bu temel kavramlar dışında zaman bilgisi, tanıklık, anonymity, sahiplik, sertifikalandırma, imzalama gibi kavramlardan da bahsedilebilir.

Uzun bir soluk alıp Xanax tabletinden bir tane çıkarıp güç bela ilacı ikiye böldü.

Uyku problemi yaşıyorum bay alpha, sabahakadar Zeta fonksiyonun dağılımını

Araştırdım.Bu bir milenyum problemi eğer bu dağılım çözülürse gerçek sayılar ekseninde asal sayıların nasıl sıralandığı belirli olacaktır.

Ömrümün son günlerinde tüm bilim aleminde bu dağılımı bulup şöhreti hissetmek istiyorum.

Son yolun başındasın zamanın çok, milenyum problemlerine oyun teorisine çalışacak çok zamanın olacak, yalnız bu aralar aşk hayatının hareketlendiğini hissediyorum.

Aslına bakarsan , senden başka herkes AB'ye sırılsıklam aşık olduğunu biliyordu.

Şimdi bu tatlı konuyu daha sonra konuşmak üzere unutalım ve derse devam edelim:

Bay alpha;

Esas kelimesi ile bir kriptografik sistem içerisinde kullanılan temel işlevlerden bahsedilmektedir. Bir kriptografik sistem, bilgi güvenliğini sağlamak için bir araya getirilmiş birçok küçük yöntemler bütünlüğü olarak görülebilir. Bu yöntemler yapıları itibarı ile üç ana grupta incelenebilirler:

· Anahtarsız şifreleme

· Gizli anahtarlı şifreleme

· Açık anahtarlı şifreleme

Anahtar kullanmayan kriptografik algoritmalar, veya diğer adlarıyla Veri Bütünlüğü ve Özet Fonksiyonları, veri bütünlüğünü garanti etmek için kullanılan MD5, SHA-1, RIPEMD-160 gibi kriptografi algoritmalarının kullandığı yöntemlere verilen isimdir.

Bu özet fonksiyonu algoritmaları veriyi tek yönlü olarak işler ve algoritmanın özelliğine göre belirli bir genişlikte (örn: 128 bit, 512 bit) kriptografik özet çıkartır. Bir anlam bütünlüğü içermeyen ve rasgele seçilmiş sayılar görüntüsü yaratan bu çıktı o dosya veya bilgiye özeldir. Her işlem yapıldığında, hep aynı sonucu verir. Ancak dosya veya bilgide 1 bit değişiklik dahi gerçekleşmesi durumunda bu çıktı (özet çıktısı) tamamen değişir. Böylece iki kontrol arasında veri bütünlüğünde bir değişiklik olup olmadığı anlaşılır.

Kriptografik yöntemlerden, hem şifreleme hem de deşifreleme işlemi için aynı anahtarı kullanan kriptosistemlere verilen isimdir. Simetrik şifreleme olarak da adlandırılır.

Simetrik şifreleme uzun bir geçmişe sahiptir. Haberleşen tarafların (Hem göndericinin hemde alıcının), aynı anahtarı kullanmaları gerektiği için, burada asıl sorun anahtarın karşıya güvenli bir şekilde iletilmesidir. Simetrik şifreleme; anahtar karşıya güvenli bir şekilde iletildiği sürece, Açık anahtarlı şifreleme'den daha güvenlidir. Anahtar elinde olmayan birisi şifrelenmiş metini ele geçirse de şifrelenmiş metinden asıl metni bulması mümkün değildir. Simetrik şifrelemede haberleşen tarafların her biri için bir anahtar çifti üretilmelidir. Bu yüzdende çok fazla anahtar çifti ile uğraşmak gerekebilir.

Açık anahtarlı şifreleme, şifre ve deşifre işlemleri için farklı anahtarların kullanıldığı bir şifreleme sistemidir. Sistemin bu özelliğinden dolayı asimetrik şifreleme olarak da adlandırılır. Haberleşen taraflardan herbirinde birer çift anahtar bulunur. Bu anahtar çiftlerini oluşturan anahtarlardan biri gizli anahtar diğeri açık (gizli olmayan) anahtardır.

Gizli anahtarın sadece bir sahibi vardır. Gizli anahtara sahip olan taraf gizli anahtar aracılığıyla, kendi açık anahtarıyla şifrelenmiş bilgilerin şifresini çözebilir, kendisine ait sayısal imzaları oluşturabilir ya da kendi kimliğini ispat edebilir.

Açık anahtar, sadece gizli anahtarın sahibi tarafından oluşturulabilir ve herkesin erişimine açıktır. Açık anahtarla, bilgiler sadece gizli anahtarın sahibi tarafından çözülebilecek şekilde şifrelenebilir ya da gizli anahtar sahibinin sayısal imzasının ve kimliğinin doğruluğu kontrol edilebilir.

Simetrik şifreleme algoritmalarının aksine, asimetrik şifreleme algoritmalarında güvenli bir "ilk anahtar değişimi" ihtiyacı bulunmamaktadır.

Kriptografi sadece bilgi saklaması ve aktarması problemine güvenli bir çözüm aramaktan ibaret değildir. Elektronik imza, elektronik para ve elektronik seçim vs. gibi farklı kullanım alanları da bulunmaktadır. Bu problemlere çözüm getiren protokoller, bahsi geçen şifreleme sistemlerine ek olarak, "kriptografik temel taşları" diyebileceğimiz yöntemler kullanmaktadır. Bunlardan bazıları şunlardır:

— Sır Paylaşımı

— Sıfır Bilgi Ispatları

— Kör İmzalar

Sıfır bilgi ispatlarından sana söz etmiştim. Bu konu hakkında kütüphanede gerekli araştırmaları yaptığına inanıyorum.

Sen sorumluluk sahibi bir öğrencisin bay alpha ve ben sana güveniyorum.

Günümüzde elektronik imza bir çok internet sitesinde kullanılmaktadır, elektronik para da hayatımızda yer edinmeye başladı, insanlar kolay para kazanma umudu ile THODEX isimli şirkete

Paralarını yatırdı ve dolandırıldı.

Halkımızın en büyük sorunu nedir, bay alpha bilir misin, hiç kimse okumuyor.

Araştırmadan emek vermeden para kazanmak isteyen seksen milyon insan!

Ne yazık!

Torbasını açıp içinden bıçağını ve ayvasını çıkardı, ayvadan küçük dilimler keserken diğer taraftan AB gibi tütün sarıyordu.

Tanrım!

AB, hep aklımdaydı, acaba şimdi ne yapıyordu?

Bugün ben üniversitede yüksek lisans dersimi dinlerken o okuldaydı haftada 30 saat derse giriyordu daha çok maaş alıp ailesine daha çok göndermek zorundaydı.

Alın teri ile kazandığı para ile küçük kız kardeşlerini okutması beni çok etkiliyordu.

Derin düşünceler daldığımı hocam hissetmişti.

Bay alpha, bu gün çok dalgınsın.

Hadi bir bilmece sorayım sana , kafan dağılsın bir az, şimdi beni dinle çok eğlenceli olacak!

Sıcak bir yaz günü seninle tatile gidiyoruz, Akdeniz'in serin sularında yüzdükten sonra canımız dondurma istiyor.

Tanesi 5 lira olan ucuz marka dondurma ve tanesi 8 lira olan pahalı marka dondurmadan alıyoruz.

Dondurmaları kardeş payı yapıp yedikten sonra buz gibi biralarımızı sahilde yudumluyoruz.

Markete ödediğimiz toplam para bir doğal sayının karesi oluyor, sakın unutma!

Ayrıca bu tam kare sayıya 60 eklenince aldığımız dondurma sayısının karesini elde ediyoruz.

Sence kaç tane ucuz kaç tane pahalı dondurma aldık, bay alpha?

Bazen bu adamın benimle alay ettiğini düşünüyordum, neden bu kadar kolay sordu acaba , herhalde motivasyonumu yükseltmek istiyor, ben sıradan bir öğrenci değilim çok başarılı olacağım tüm bilim dergilerinde adım yazacak sevgili hocam!

Sorduğun soruya gelince önce karesel sayıları hafızamda sıraya koyayım:

1,4,9,16,25,36,49,64,81,100,121,144,169,196,225,256,289,324,…

Bu sayılardan farkı 60 olan bir çift yakalamam gerek:

ihtimaller:

(4,64)

(196,256)

Canım hocam!hep kolay sorar zaten.

Sadece iki ihtimal var, birinci ihtimali eleyebilirim çünkü 4 liraya satılan dondurma yok.

Bu durumda tek bir olasılık var :(196,256)

Eğer , sevgili hocamla birlikte tatile çıkıp(ığhh!)

x tane ucuz dondurma aldıysak

5x+8(16-x)=196

Zihnimde denklemi kurduktan sonra

Buldum ,hocam dedim

Fakat neden tam sayılarda çözümü olmayan bir denklem sordunuz ki?

(adam iyice yaşlandı, acaba demans belirtileri mi başladı ?)

5x+8(16-x)=196

Denklemi güç bela ayağa kalkıp tahtaya yazdı, haklıymışsın senden özür dilerim bay alpha bu denklemin tamsayılar kümesinde çözümü boş kümedir.

Belki de bugünkü derse son vermeliyiz .

Yarın sabah onunla bir sevgili olarak buluşacaktım.

Okul servisinde yine yan yana oturacaktık

Yola çıktıktan on beş dakika sonra onun her zaman olduğu gibi sigarasızlıktan başı çatlayacak ve en arkada tütün saracaktı.

Onunla buluşmadan önce bektaşiliği okudum. Sözlü sınav olacak öğrenci gibiydim.

Kütüphanenin ilk kez 4.katına çıkıp kaynak taraması yaptım.

Bektaşiler Açısından Bektaşilik Nedir?

İslâmiyet, Hazret-i Muhammed'in tebliğiyle artan bir hızda taraftar bulmuş ve insanlar kitleler halinde Müslüman olmuşlardı. Hayatta olduğu dönemde günlük yaşam, inanç, ibadet ve muamelat ile ilgili sorulara cevap veren Peygamberimiz, bulunduğu toplum içinde eşitlikçi, haktan yana bir tevhit inancını yerleştirmeyi amaçlamaktaydı. Tebliğ ettiği hükümler ise Cebrail aracılığı ile Allah'tan kendisine bildirilenlerden başka bir şey değildi.

Hazret-i Muhammed'in ardından yöntemine itirazlar olmakla beraber dört halife de seçimle iktidara gelmişler, ancak bu süreçte pek çok sorun yaşanmıştı. Hazret-i Muhammed, ileride uyuşmazlığın çıkacağını görmüş ve Gadir-i Hum'da Hazret-i Alî'yi Müslümanların mevlâsı ilân ederek çıkabilecek sorunları çözmeye çalışmıştı.

Peygamber efendimiz, yaşamı boyunca her işi lâyık olana yaptırmayı tercih etmişti. Muaviye onun bu davranışını örnek almadığı gibi, saltanatını tesis ettikten sonra câmilerde Hazret-i Ali'ye lanet okunmasını gelenek haline getirmişti. Bu süreç Hazret-i Hasan'ın zehirletilmesi, Hazret-i Hüseyin'in Kerbelâ'da yakınlarıyla beraber şehit edilmesi ile devam etmişti.

Bütün diğer imamlarda olduğu gibi İmam Caferü's-Sadık da imamlık yaptığı 724-743 yılları arasında siyasetle ilgilenmemiş, başkaldırı eylemlerine katılmamıştı. Emevî ve Abbasî iktidarları, Ehl-i Beyt taraftarlarını ve imamlarını, potansiyel muhalif olarak kabul edip, baskılarını sürdürmüşlerdi. İmam Caferü's-Sadık, Hazret-i Ali'den itibaren kendisine aktarılan Ehl-i Beyt'in İslâm anlayışını, Kur'ân âyetlerini ve hadisleri bâtınî yorumuyla geliştirmiş ve kendi yaşamındaki bazı insanlar arasında yaygınlaştırmıştı. Dolayısıyla 'Takiyye benim atalarımın dinidir' sözünden, bâtınî yorumlarını herkesle paylaşmadığını anlıyoruz. Bu takiyye dünya malı için değil, Allah'ın rızası için yapılmaktaydı.

Hazret-i Muhammed'in tebliğ ettiği İslâm dini önce Emeviler, daha sonra Abbasiler zamanında Kuzey Afrika üzerinden İspanya'ya kadar yayılmıştır. Bu yayılışta İslâm'ın şekli tarafına daha çok ağırlık verildiğini gözlemliyoruz. Mistik yorum ise ancak sûfîlerin gönlünde sevgi, hoşgörü, fedakârlık temeli üzerinde ve yaşama indirgenmiş örnek davranışlarda görülmüştü. Bu nedenle Türkler kendilerine sûfî dervişlerin algıladığı, şekilden ziyâde özün esas alındığı İslâm'ın tasavvufî yorumlarını örnek almış, tüm yaşamını da ona göre düzenlemişti. Bu coğrafyada yaşayan bütün etnik kimliklerin, inanç yapılarında şu veya bu şekilde etkilendikleri gözlemlenmektedir.

Anadolu coğrafyasında yaşayanlar, İslâm'ı kendi geleneklerine ve ahlâk anlayışlarına uygun olduğunu gördükleri için kabul etmişlerdi. Bu nedenle bilim çevreleri Ehl-i Beyt sevgisi merkezli ve ahlâk temelli İslam anlayışını "Türkmen Müslümanlığı" tabirini kullanarak ifade etmişlerdir. Aynı zamanda 13. – 14. yüzyıllarda toplumsal yapı anlamında Alevî-Sünni gibi bir ayrışma söz konusu değildi. O dönem Alevî kelimesi bugünkü gibi belli inançları olan insan topluluğunun adı olarak kullanılmamaktaydı. Alevî denilince Hazret-i Ali'nin soyundan gelen insan anlaşılmaktaydı. Bektaşî sözünden ise Hacı Bektaş Veli'nin ahlâk temelli, dört kapı kırk makam merkezli İslâm yorumunu kabul eden insanlar anlaşılmaktaydı.

Osmanlı Devleti'nde her meslek kuruluşunun bir Pir'i vardı. Yeniçeri Ocağı'nın Pir'i ise Hacı Bektaş Veli idi. Osmanlı Devleti on altıncı yüzyıldan itibaren onun yolunda gidenlere artan bir üslupla sert davranmasına rağmen Pir'in şahsına saygısızlık etmemiştir.

Gözden kaçırılmaması gereken bir başka konu da, Şiîlerin İmamiye anlayışıyla Alevî ve Bektaşîlerin İmamiye anlayışı arasındaki farklardır.

Ayrıca Şiîlik ve Caferilik İmam Cafer'in fıkhî yorumlarını esas aldıklarından bu yönü ile Anadolu Alevîliği ve Bektaşîliği ile farklılıklar göstermektedir. Şiîlik inancına göre Ehl-i Beyt neslinden gelen imamlar günahsızdır, ayrıca bunların hem dini, hem de siyasi lider olmaları gerekir. Alevîlikteki imamet anlayışında, dini liderliğin mutlaka Ehl-i Beyt neslinden bir dedeye ait olması gerektiğine inanıldığı için ayin-i cemlerde ve bazı dinî ritüellerde dedenin bulunması olmazsa olmazlardandır. Fakat ülkenin yönetimi konusunda siyasi liderlik yönünden böyle bir şartları yoktur.

Bektaşîlikte ise aynü'l-cem sırasında imamet görevi yapan babanın yedd-i sahih olup olmadığına, yani tuttuğu elin Hazret-i Muhammed'e çıkıp çıkmadığına dikkat edilir. Eğer eli, yani tarikat silsilesi, diğer bir deyişle nur zinciri Hazret-i Ali'ye, dolayısıyla Hazret-i Muhammed'e çıkmıyorsa onun meydanına girilmez, baba olarak kabul edilmez. Aynü'l-cem'de kılınan halka namazına dâhil olunmaz. Halifelik kavramından da manevî halifelik yani bâtın padişahlığını anlaşılır, dünya padişahlığında, malında asla gözleri olmaz. Gözü olana nasip de verilmez. Bektaşî ârifleri, gönül erleri meseleye tarih boyunca hep bu şekilde bakmışlardır. Şu dörtlüğün konuyla ilgili düşüncemizi doğrular nitelikte olduğu kanaatindeyiz.

"Erenler gönülde meydan açtılar

Mâsivâ bendini kırıp geçtiler

Ali sofrasında aşkı içtiler

Rızadan yapılmış lokma yiyenler"

Bektaşîlik; Allah'ın varlığına, Kur'ân-ı Kerîm'in hak kitap, Hazret-i Muhammed'in en son peygamber, Hazret-i Alî'nin velîlerin ilk halkası olduğuna, Hacı Bektaş Velî'nin pîrliğine inanan, İslâm'ın tasavvufî bir yorumudur. Hazret-i Muhammed'e ve onun en yakınındaki, sırlarını paylaştığı Hazret-i Alî'ye olan özel sevgisinden dolayı Alevî'dir. İmam Cafer-i Sâdık mezhebinin tasavvufî yorumlarını inançlarında işlemişlerdir.

Bektaşîlik, Hazret-i Muhammed'le başlayan, Hazret-i Alî ve On İki İmamlar'la devam eden, Ahmed Yesevî Ocağı'nda olgunlaşan, 13. yüzyılda yaşayan Hacı Bektaş Velî tarafından yeniden yorumlanan İslâmiyet'in Anadolu'daki bir uzantısıdır. Horasan Okulu'nda eğitim alan Hacı Bektaş Velî bu inancı dört kapı, kırk makam kavramıyla sağlam temeller üzerine oturtmuştur. Hacı Bektaş Velî'nin getirdiği bu kavramların Bektaşîliğin inanç, eğitim ve yaşam sistemi içinde çok özel bir yeri vardır. On altıncı yüzyılda yaşamış olan ve İkinci Pîr olarak kabul edilen Balım Sultan tarafından inanç, ibadet, günlük yaşam ile ilgili uygulamalar yazılı hâle getirilmiştir. Bu yazılı metne Balım Sultan Erkânnâmesi denir. Erkânnâme; duâların, ibadetlerin, aynü'l-cemlerin, nasip törenlerinin, sünnet, ev takdisi, aşure, nevruz, kurban, namaz-ı sûri, nikâh gibi günlük hayatta lüzumlu olan inanç ve ibadet pratiklerinin nasıl yapılması gerektiği gibi konuları içermektedir.

Bu inancın temel kaynakları Kur'ân-ı Kerîm'in bildirdikleri ile Hazret-i Muhammed'in, Ehl-i Beyt'in, Hacı Bektaş Velî'nin ve Balım Sultan'ın uygulamaları olarak sıralanabilir. İnançla ilgili olarak yapılan hiçbir şeyin en azından temel bakış açısı olarak bunlara tezat olmaması gerektiğine inanılır. Ayrıca cevabı alınmasında sorun olacak şeylerde ölçü, temel değerlere ters olmamak ve benlikten uzak olmak kaydı ile akılcı olmasıdır. Çok net çizgilerle kaynaklarda çerçevesi çizilmemiş olmasına rağmen ve diğer İslâm ekollerinden farklı yorumlanmakla beraber aşağıdaki maddelerin Bektaşîlikte imanın esaslarını oluşturduğu söylenebilir.

1. Tevhid (Allah'ın varlığına ve birliğine inanmak)

2. Adâlet (Allah'ın âdil olduğuna inanmak)

3. Nübüvvet (Peygamberlere İnanmak)

4. İmâmet ve Velâyet (On İki İmamlar'ın önderliğine inanmak)

5. Meâd (Kıyamet/Âhiret Gününe İnanmak)

Bektaşîlik'te, Tanrı'yı sevmenin yolunun insanları sevmekten geçtiğine inanılır. Çünkü Kur'ân-ı Kerîm'in bildirdiği üzere insan en güzel biçimde yaratılmıştır. İnsanı iyi veya kötü yapan şeyler ise beşeri zaafları, yani nefse olan düşkünlükleridir.

Bektaşîliğe göre; Kur'ân-ı Kerîm, diğer kutsal kitapları da içinde toplayan en son kitap, İslâm en son din, Hazret-i Muhammed ise en son peygamberdir. Hazret-i Ali velâyetin ilk halkasıdır. Her zamanın bir velisi olduğuna inanılır. Velayetten anlaşılan manevî önderliktir, siyasal önderlik değildir. Bektaşîlik'te siyasal önderliğin mutlak surette Ehl-i Beyt soyundan birisinde olması gibi bir beklenti hiçbir zaman olmamıştır. Ülkesinin birliği, bütünlüğü ve insanlık âleminin selâmeti için hayır duada olmaya çaba gösterir. Amacı kâmil insan yetiştirmektir. Bektaşî muhabbetlerinde hiçbir siyasal akıma yönlendirme söz konusu olmaz. Bu amaçla gelenlere de nasip verilmez.

Kur'ân-ı Kerîm'de "Hiç kimse, bir kimseyi kurtarmak için onun izni olmadan ona yardım edemez" "Tanrı izin vermedikçe, hiç bir ferdin îman etmesi mümkün değildir" buyrulmaktadır. Vakti gelmeden hiçbir şeyin gerçekleşmesi de mümkün değildir. Bektaşî, kendisi gibi düşünmeyeni dışlayıp küçük görmez, aksine Allah'a olan saygısından dolayı hoş görür. Gösteriş ve mevki hırsından uzak durur. Diğer dinlerden Bektaşîliğe gelmek isteyenlere önce kelime-i şehâdet getirtilir, böylelikle Müslüman olmaları sağlanır. Daha sonra abdest aldırılır ve rehber eşliğinde iki rekât namaz kıldırılmak suretiyle erkânın diğer bölümlerinin uygulanması devam eder. Bu nedenle de samimi olarak gelen, yola giriş kurallarına haiz tüm insanlara açık bir inanç sistemi olması nedeniyle de evrenseldir.

Bektaşîlik'te çok değer verilen iki mekân vardır. Birincisi Meydan Evi olarak adlandırılan, yalnızca Bektaşîliğe girmiş olanların, halka namazı olarak da tabir edilen kadın erkek bir arada toplu namazlarını kıldıkları ibadet yeridir. İkincisi inanç önderleri olan babaların Bektaşîlik ile ilgili eğitim yaptığı yerdir. Bu nedenle birincisine aynü'l-cem, ikincisine âyinü'l-cem denilir. Bu kavramlar pek çok kaynakta çelişkili olarak kullanılmaktadır.

Bektaşîlikte, "Aynü'l-cem" adıyla tanımlanan kutsal tören, bir namaz erkânıdır. Bu nedenle, bu meydanda ne bir şey yenir, ne de bir şey içilir. Ezgi ile hiçbir nutuk söylenemez. Hatta Kur'ân-ı Kerîm bile makamsız okunur. Ancak, namazdan çıkıldıktan sonra "Âyin-i Cem" denilen Kutsal Şölende sofralar kurulur, yemekler yenir, sohbet ve muhabbet edilir. Na'atler, gazeller, nefesler mürşidin izni alınarak topluca söylenir. Bu sofraya "Ali Sofrası" adı verilmiştir. Bir eğitim kürsüsüdür. Kutsal kitabımızda, A'raf Sûresi'nin 31. âyetinde geçen; "Ey Âdemoğulları, her mescide gidişinizde zînetinizi takının. Yeyin, için fakat israf etmeyin. Çünkü O israf edenleri sevmez" sözleri bu gerçeği bize açık seçik olarak anlatır.

13.-14. yüzyıllarda Alevî denilince Hazret-i Ali'nin soyundan gelen insan anlaşılırdı. 18. yüzyıldan sonra ise geniş bir topluluğun inanışının adı olarak kullanılmıştır. Günümüzde ise, Alevî bir anne babadan doğan insan algılanmaktadır. Kızılbaş kelimesi ise on altıncı yüzyılda, bugün Alevi dediğimiz Türkmenleri aşağılayıcı amaç güdülerek kullanılan bir sözdür. Anadolu Alevîliği olarak da ifade edilen Kızılbaşlık; Peygamber neslinden geldiğine inanılan dede önünde, rehber eşliğinde iki evli çiftin musahip olarak ikrar verdiği inanç sisteminin adıdır. Bir kısım Alevî topluluklar Ağu İçen, Sarı Saltuk, Baba Mansur gibi ocaklara bağlıdır. Bazıları da Hacı Bektaş Veli'nin soyundan geldiğine inanılan Çelebilere bağlıdır. Çelebilere bağlı olanlar da Hacı Bektaş Veli'nin soyundan gelenlere bağlı olduklarını ifade etmek için kendileri hakkında "Bektaşî" tabirini kullanmışlardır. Bununla beraber bütün Aleviler Hacı Bektaş Veli'yi pir olarak tanırlar.

Diğer yandan özellikle yoğun olarak Trakya'da ve Balkanlar'da Babai, Kızıldeli Ocağı, Bedreddiniler, Otman Babalılar, Çarşambalılar olarak isimlendirilen Alevî sürekleri bulunmaktadır. Bu grupların bazıları Hacı Bektaş Veli'nin büyüklüğüne inanmış olmalarına rağmen, Pir olarak kabul etme konusu gündeme gelince Otman Baba, Akyazılı Sultan, Kızıldeli Sultan, Elmalı Baba, Demir Baba isimleri öne çıkmaktadırlar.

Gerçekte Bektaşî olarak ifade edilen topluluk ise, Balım Sultan Erkânnâmesi denilen erkânı uygulayan gruptur. Bektaşîlere göre, Bektaşîlik babadan oğla geçmez, kişisel tercih ile yola girilir. Baba olmak da atadan miras olarak kalmaz. Baba adayı uygun görülen dervişler arasından seçilir. Bir halife baba vasıtasıyla babalık erkânı uygulanır. Yola girecek kişinin eşinin de nasip alması şartı yoktur. Günümüzde gençlerin evlenememelerinin en önemli nedenlerinden birisi uygun eş bulamamalarıdır. Durumun böyle olması, uygun musahip bulamama konusunu da gündeme getirmektedir. Alevîlik'te musahip tutmak olmazsa olmazlardan olduğu için bu kurumun genç nesil içinde gelecek yüzyıllara orijinal hâli ile ulaşması oldukça zor görünmektedir. Bektaşîlik'te yola girişin tek tek olması, günümüzde de kolaylık sağlayıcı özelliğini muhafaza etmekte olduğu sonucuna götürmektedir.

Alevîlikte yola girme yani musahip erkânı yapıldığından ancak Alevî anne babadan doğan kişiler musahip olmak suretiyle Alevî olurlar.

Bektaşîlik'te ise dünyaya insanın tek gelip tek gideceğinden, yola giriş ritüelleri tek tek yapılır. Daha sonra kişinin liyakatine göre sırasıyla derviş, baba, halife baba en son Hacı Bektaş Veli Postu'nda oturan, onun o günkü temsilcisi olan Dedebabalığa kadar yükselebilir.

Bektaşî dervişlerine Babalık icâzeti verilmesi için yapılan törende verilen telkinlerden bir kısmı şu şekildedir. "Görünmeyeni görünmeyenle, bilinmeyeni bilinmeyenle anlatmayacaksın. Daha iyi olur diye kendinden bir şey uydurmayacaksın, zahiri makamlarda ve suret davasında olmayacak, sofran açık olacak, bütün insanlara Allah'ın kulu olarak bakacaksın" denilerek uygulamada hata yapmaması için ikazlarda bulunulur

Okuduğum ilk makaleden itibaren kendimi uçsuz bucaksız bir denizin sahilinde soğuk suya ilk adımlarını atan biri gibi hissettim.

Son satırlar beni etkilemişti yunus emre felsefesine benzerlik gösteriyordu.

Tüm insanlara Allah'ın kulu olarak bakmak yaradılanı yaradan'dan ötürü sevmek demekti.

Anlayabildiğim kadarı ile her bektaşi alevi oluyordu ama her alevi mutlaka bektaşi olmak zorunda değildi.

Fonksiyonlar teorisine benziyordu:

Her türevlenebilen fonksiyon süreklidir ama her sürekli fonksiyon türevlenmeyebilir.

Ne ilginç!

Bektâşîlik, Hümanist esaslı bir öğretidir. Öğretinin odağında "insan" vardır. Amacı, İnsan-ı kâmil olarak tanımlanan olgun, yetkin insana ulaşmaktır. Bu ise belirli bir eğitim sürecini gerekli kılar. Hacı Bektaş-ı Velî'nin Türk dünyasının felsefesine çok büyük katkıları olmuş olup hâlen yaygın olarak kullanılan birçok özlü sözü bulunmaktadır. Öncelik yol kurallarındadır. Onlar "Hatır kalsın, yol kalmasın" diyerek bunu açıklarlar.

Her şeyden önce hacı bektaş 'ın hayatını okuyarak başlamak daha mantıklı olacaktı.

Alevilik içinde özel bir tarikate gireceğimi düşünüyordum.

Sünni olarak doğan bir insan bu tarikate kabul edilir mi

Acaba?

Evlenmemiz imkansız mı ,eski Türk filmlerindeki gibi, biz ayrı dünyaların insanıyız deyip vedalaşacak mıydık.

Sabah okul servisinin durağına geldiğimde o benden erken davranmıştı.

Uzaktan beni gülerek karşıladı.

İnci gibi beyaz ve muntazam dişleri vardı. Bu kadar sık sigara içtiği halde dişlerinin bu kadar beyaz olması beni şaşırtıyordu.

Sayı teorisi okumam gerekirken oturmuş hacı bektaş'ın hayatını okumaya başlamıştım.

Aşk nelere kadirdi!

Kütüphaneden ödünç aldığım kitabı ona gösterdim.

hoşuna gideceğini umuyordum.

Ağustosta birlikte Hacı Bektaş'a gitmek istediğimi söyledim.

Gülümseyip , sigara yaktı. ben okumaya başladım.

yaşlı okul servisimiz (mercedece 0302-s)

Kavisli yollarda ağır ağır İnönü'ye varmak için ilerliyordu.

ilk ders sekizde başlardı.

Bugün özel bir gündü, okula iki mesai arkadaşı olarak değil de iki sevgili olarak başlayacaktık.

yol boyunca okudum:

Hacı Bektaşî Velî'nin annesi Şeyh Ahmed Nişâbûri'nin kızı Hâtem Hatun'dur. Bektaş-ı Velî hicrî 645 yılında Nişâbur'da doğdu. 680'de Ahmed Yesevî'nin tavsiyesiyle Anadolu'ya geçti. Kırşehir yakınında "Karabük"e yerleşti, 738 de vefat etti.

Bektaşîlik, Anadolu'nun ortasında ıssız bir köyde doğmuştur. Âlimlerden uzak kaldığı gibi şehirlilerden çok köylüler ve yörükler arasında yayıldı. Hatta çoğu kez göze bile çarpmadı. Ancak tamamıyla kurulduktan ve dal budak saldıktan sonra anlaşıldı. Bektaşilik her tarikat gibi batınîdir. Bâtına ait birtakım tasavvufî esrar ile içli dışlıdır. Fakat bâtınilik meselelerinde öbür tarikatlardan ayrılır. Mâlum olan "Bâtınî"lere yaklaşır. Bektâşîler her şeylerini gizli tutarlar. Her türlü teşkilatları saklıdır. Birtakım işaretler ve remizler kullanırlar. Buna binâen tarihte meşhur olan "Bâtınî"lerle alâkaları vardır. Tarikatların birçoklarında bulunan "seyr-i sülûk" Bektaşilik'te yoktur. Muayyen "evrad ve ezkâr" bile mevcut değildir. Ancak "inâbe" ve "ikrar" ile "âyin-i Cem" vardır.

Bektaşîlik'te Ehl-i Beyt'e sevgi gösterilir. Bu muhabbet ifrata kadar varır. Hatta Bektaşiliği mezhep itibarıyla "Ca'feri"; irfan ve felsefe itibarıyla "Hurûfi" diye tanımlayanlar vardır. Gerçekten Anadolu Bektaşîleri Ca'feri mezhebinde olduklarını açıktan açığa söylerler. Mezhepte Caferi, tarikatte Bektaşî bulunduklarını itiraf ederler, ama günümüzde Caferiliği reddetmektedirler.

Bektaşîler, Ca'ferî fıkhını kabul ettikleri gibi İmamiyye mezhebini de kabul etmişlerdir. Oniki imamı takdis ederler. Bektâşîlik'te az çok tasavvuf, büyük miktarda Hurûfilik, Ahilik, Bâbailik,* Bâtınilik, Hulûl* ve Tenâsuh*, Ca'ferilik, Şiî'lik, İmami'lik, Şâmani'lik, Lama'lık hatta teslis gibi eski ve yeni bir çok unsurlar vardır. Onun için içinden çıkılmaz bir şekil almıştır.

Yeniçeri Ocağı'nın kuruluşunda Hacı Bektaş Velî dua etmiş, bu nedenle Yeniçeriler onu pir olarak tanımışlardır. Yeniçeri Ocağı'na "Hacı Bektaş Ocağı" denmesi bundan dolayıdır. Bu tarikatın Türkler arasında tutunmasının, yaygınlık kazanmasının sebeplerinden birisi Yeniçerilerle ilgisinin bulunmasıdır. Çeşitli grupları ve cereyanları bünyesinde barındırması, toleransı, tarikat mensuplarının halkla içli dışlı olması; özellikle Bektaşî edebiyatını oluşturan eserlerin Türkçe ile ve halkın rahatlıkla anlayacağı bir üslupla yazılması, Bektaşîliğin yaygınlık kazanmasını sağlayan başlıca hususlardır.

Bektaşîlik Anadolu sınırları içinde kalmamış; Bulgaristan, Romanya, Sırbistan, Mısır, Arnavutluk ve Macaristan'a kadar yayılmıştır.

Sünnî bir yapıya oturan Osmanlı devletinde, Şiî-Bâtınî unsurların karıştığı Bektaşîlik, aynı tempo ile yürüyemedi. Yeniçeri Ocağı'nın etkisi azalınca, hatta Sultan II. Mahmud'un Yeniçeri Ocağı'nı ilgasıyla Bektaşîlik de ilga edildi. Ancak Sultan Abdülaziz zamanında yeniden canlandı, gelişimini sürdürmeye başladı. 30 Kasım 1925'te tekkelerin kapatılmasıyla Bektaşîlik resmen son buldu.

Bektaşîlik başlıca iki kola ayrılmaktadır. Bunlardan birincisi Hacı Bektaş Veli'nin evliya olduğunu kabul eden Çelebiler koludur. Bunlar, kendilerini Hacı Bektaş Veli'nin neslinden sayarlar. Bu nedenle bunlara "bel oğlu" adı verilir. Bu kol Anadolu'da yaygınlık kazanmıştır. İkinci kol mensuplarına Babağân kolu denilir. Bunlar tarikat yoluyla Hacı Bektaş Veli'ye bağlı oldukları için "yol oğlu" adıyla anılırlar. Bu kola mensup olanlar Hacı Bektaş Velî'nin bekâr olduğunu kabul ederler. Bu anlayış İstanbul, Rumeli ve Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde yaygınlık kazanmıştır. Zaman zaman bu iki grup birbirlerine karşı düşmanca tavır takınmışlardır.

Bektaşîliğe girecek olan kişi belirli bir müddet denenir. Sonra "ikrar âyini" denilen bir törenle tarikata girer.

Bektaşîlik'te müridler beş dereceye ayrılır: 1-Muhiblik, 2-Dervişlik, 3-Babalık, 4-Mücerredlik, 5-Halifelik.

Muhib'in iki Bektaşî'nin kefâletiyle tarîkata intisabı kabul edilir. Buna "el almak" veya "nasib almak" da denilir. Dervişliği isteyen erkek muhib tekkeye alınır. Hizmetleriyle bunu isbata çatışırsa dervişliğe kabul edilir ve dervişlik tacı giydirilir. Üçüncü derece babalıktır. Babalık dervişe halife tarafından verilen bir mertebedir. Yeteneğini ispat eden dervişe bizzat halife tarafından bu pâye verilir. Halîfenin icâzetiyle bundan sonra muhib ve derviş yetiştirebilir. Babaların Hz. Peygamber soyundan geldiklerini kabul edenler yeşil sarık sararlar.

Dördüncü derece mücerredliktir. Bu dereceye yükselmek için evlenmemiş olmak gerekmektedir. Mücerredliğe seçilen aday dervişlerden ve babalar arasından seçilir. Bu derece halifeye en yakın olanıdır. Belirli bir merâsim yapılır. Adayın sağ kulağı delinir; Mengûş adı verilen bir küpe takılır. Bunlar kendilerini tarikata adadıkları için evlenemezler, çocuk sahibi olamazlar.

Bektaşî babası halifelik makamlarından birine müracaat eder. Eğer halifeliğe gerek varsa ve müracaatı da kabul edilirse ona halifelik icazeti verilir. Bunun dışında bir baba, üç mücerredin imzasıyla da halifelik makamını elde edebilir. Bektaşîlik dört temel üzerine oturur. Bu dört temele dört kapı denir. Şerîat kapısının mensupları Şerîata ve Ehl-i Beyt'in yoluna uymak zorundadır. Tarikata giren "yol oğlanları" da bu yolun gereklerine uymağa mecburdur. Hakikat kapısının mensubu, evrenin sırrını öğrenecek, marifet kapısının mensubu da nefsini mâsivâdan temizleyecektir.

deneme süresi mi?

yani beni tarikata kabul etmeden önce bir süre deneyecekler miydi, AB ilişkimizi ciddi bir aşamaya geçirmeden önce hareketlerimi izleyecek inanmışlığımı kontrol edecekti.

sultan abdulaziz'in intihar etmediğini cinayete kurban gittiğini inanan insanlardanım.

bu konuda sizin fikriniz nedir sevgili okuyucu?

Artık bunun bir cinayet olduğuna emin olmuştum hatta elimde bir şüpheli grup vardı:sünniler

Sultan , Bektaşiliği diriltmek istiyordu bu nedenle yok edilmesi gerekti.

Kafamı kitaptan kaldırdığımda AB uyuyordu.

ince dudaklarına baktım.

dün gece bu ince dudakları ilk kez öpmüştüm.

yıllar sonra öptüğüm üçüncü kişiydi.

Ben onu öpen ilk kişiydim.

Hayatındaki ilk ilişkisi bendim.