(Asırlar Önce)
Zamanında Ejderha'nın gücü, Mavi Ejderha tarafından sabote edilmişti. Miele sadece belli kısımları biliyordu bu hikayede. Kırmızı Ejderha gücünü korumak için ilk kez bir cadıyı seçmişti. O zaman periler kendilerinin varlığından haberdar bile değildi. Ejderha ateşinin ilk koruyucusu Domino'lu Ogma oldu. Kendisi soylu bir büyücüydü ve Palarus adında sevgilisi vardı. Aileleri birbirleriyle olmalarına hiçbir zaman izin vermiyordu. Palarus bir insandı ve ailesi onu lanetli gördükleri cadılara ve büyücülere yollamak istemiyordu. Mavi Ejderha, Asıl Ejderhanın bir koruyucu seçtiğini fark ederek Ogma'ya musallat olmaya başladı. Mavi Alevin sahibi kızgındı. Bu dünyayı tek başına yaratan kardeşine öfkesini belli etmek için onun yarattıklarıyla uğraşmaya başladı. Ogma'nın mavi alev gücüne sahip olduğunu ilk kez insanları mavi ejderhanın gazabından korurken fark etti. Normal bir ateş gücünden farklıydı. Hüküm sürdürüyor, insanın aklıyla oynuyordu bu güç.
Ogma'nın karşısına zamanla simsiyah saçlı, beyaz tenli, keskin gözlere sahip bir kadın çıktı. İsmi Hekate idi. Hekate, karanlık güçleri iyi yöneten bir cadıydı. Ogma'nın zamanla aklına girmiş, Palarus'a ihanet etmesini sağlamıştı. Hekate'nin asıl amacı mavi ejderin gücünü ondan almaktı. Palarus , ona ihanet eden Ogma'ya karşı büyük bir hayal kırıklığı yaşamaya başlamıştı. Palarus'un döktüğü göz yaşları parlamaya başlayıp bir çiçeğin üstüne konduğu zaman sihirli bir toz oluşmaya başlamıştı. Bu parıltılı tozları yüzüne sürdüğü zaman çok güzel olduğunu hissediyordu. Zamanla bu tozlar Palarus'a canlılık vermeye başladı. Kanatları çıkmaya başlamıştı. Uzun zaman kanatlarını saklamak için kendini bir yerlere kapatmıştı.
Hekate mavi alevin gücünü Ogma'yı öldürerek alabileceğini sanıyordu ama yanılıyordu. Ejderha ateşinin gücünü zamanla kullanamadığını fark etti Ogma. Tanrı olan Ejderha, artık ona güvenmiyordu. O zaman ilk kez cadıların ve büyücülerin ihanete olan yatkınlığını anlamış olacaktı ki artık bu güç cadılara geçmemeye başladı. Palarus'u fark eden Tanrı, zamanla ona bu gücü verdi ve artık o ejderha ateşi perisiydi. Ogma mavi ateşin gücüyle hiç bir yere varamazdı çünkü eksikti. Normal ateş olmadan o bir hiçti. Hekate güçlü büyüsüyle onu bir döngü içine hapsetti ve Domino'ya saldırmaya başladı. Palarus buna izin vermedi ve Domino'yu ilk kurtaran kişi oldu. Hekate kaçmıştı fakat Palarus halkını ve gezegenini kurtararak, ilk koruyucu peri oldu.
Artık o bir Enchantix perisiydi.
---
(Kızıl Çeşme)
''Evet Sirius'ları getirdim.'' diyerek kütüphaneye geldi Valencia. Yanında üç tane adamla gelen Valen, Hector ve Ava'yı onlarla tanıştırdı.
Eliyle göstererek ''Bu Kharon. Kendisi üçüncü sınıf bir uzmandır. Genelde şampiyonlar yarışmasında derece yapmasıyla bilinir.'' Kharon, kumral, yeşil gözlü iri yarı bir adamdı. Yüzünde ki hafif sakalı onun yaşını daha büyük göstermesine sebep oluyordu.
''Bu da benim kuzenim Ronald. Kısaca Ron diyebilirsiniz.'' Kapuşonlu ve kollarını kaplayacak şekilde dövmelere sahip buğday tenli , kahverengi saçlı bir tipti. Daphne ve Tharon'un oğluydu fakat onlarla pek alakası yoktu.
''Sirius'ta Helios'un kardeşi zaten biliyorsunuzdur. Bu arada kendisi nereye gitti.'' diyerek etrafa bakındı.
Ava ''Kaitlyn ile özel konuşması gereken bir konu varmış bu yüzden gitti.'' Hector'da lafa atlayarak ''Duncan'lar aradı. Bir şey bulmuşlar, işlerimiz bitince hemen dönmemizi söyledi.''
Valen onaylayıcı bir şekilde kafasını sallayarak ''Tamamdır. Sirius burayı çok iyi bilir. Bize kitap konusunda yardımcı olucaktır.'' diyerek kütüphane içinde ilerlemeye başladılar.
Ava, Kharon'la arkada kalmış, arada ona kaçamak bakışlar atıyordu. Kharon fark etmişti.
''Selam Ava. Sana kendimi doğru düzgün tanıtma şerefinde bulunamadım. Kharon ben Lynphea'dan geliyorum.''
Ava hafif bir gülümsemeyle ''Memnun oldum. Zenith'liyim ve Alfea'da birinci sınıf öğrencisiyim.''
Lafları önden dinleyen Ron, söze atıldı. ''Zenith mi? Theus'u tanır mısın? çok yakın arkadaşımdır. Sizi tanıştırabilirim.''
Kharon, kaşlarını çatarak ''Gereği var mı Ron?'' diyerek Ron'un omzunu sıktı. Ava aralarında ki olayı anlamamıştı ama onaylayıcı bir şekilde ''Neden olmasın?'' dedi.
Ron sırıtarak 'Tamam o zaman. Akşam sizi PubMagix adlı klubüme bekliyorum.'' dedi.
Hector gözlerini açarak '' Club sahibi misin?'' dedi. Ron başıyla onaylayarak 'Evet güzel müzikler vardır. Muhakkak bekliyorum.''
Valen önden katılarak ''Ron kimse senin baş ağrıtıcı müzik tarzını sevmiyor. İçkiler ucuz diye geliyorlar.''
Ron ''Kendi adına konuş kuzen.'' diyerek sırıttı.
O sırada Sirius, sistemden kitaplara bakıyordu. ''Ejderhalar ve Diğer Varlıklar diye bir kitap buldum. İşe yarar mı?'' Hector Sirius'un yanına geldi. ''Bir bakayım'' dedikten sonra kitabı eliyle tutarken, Sirius'ta Hector'un elinin üstünden kitabı tutup gözlerine baktı.
''Bu kitap şifreli. Sadece buranın öğrencilerine özel, istersen ben açayım.'' diyerek atıldı.
Hector ısrarcı bir şekilde ''Beni kırmayacağına eminim.'' diyerek kitaba 'Açıl' komutunu verdi. Ardından kitap bir anda açıldı.
Sirius şaşkın bir şekilde Hector'a baktı. ''Tamam, Bu iyiydi.'' diyerek geriye çekildi.
Hector ''Bu kitap işimize yarayabilir. Bir an önce Alfea'ya dönelim.''
Valen ise ''Tamamdır. ben buradan sizden ayrılıyorum çünkü görev beklemez. Bir problem olduğu zaman haber muhakkak verin.'' diyerek yolunu ayırdı.
---
Lyna ve Neptune ile oturmuş, tılsıma bakıyorduk. Ben aldığım sırada fazlasıyla parlamıştı. Şimdi ise hiçbir numarası yoktu.
Neptune 'Bunun düğmesi falan var mıdır?' diyerek bir soru sordu. Lyna 'Saçmalama istersen. Bunun alevle bir bağlantısı olduğuna eminim.' diyerek bir tahminde bulundu.
''Orda ki kitaba ulaşabilseydim. Ne olduğunu öğrenecektik. Tılsımı aldığım an yok oldu.''
Lyna ''İşin garibi sen onu alınca canavarlarda yok oldu. Kesin tılsımla bağlantısı var.''
Bilemiyordum. Her şey birbirleriyle bağlantılı gibi duruyordu fakat yapboz bir türlü oturmuyordu. Orada çıkan isimler kime aitti? Bize ne anlatmak istiyordu. Hekate kimdi? ve neden geri geleceğini söylüyordu. Her şey soru işaretinden ibaretti. O sırada Ava ve Hector aramıza geldi. Yanlarında bir kitap getirmişlerdi.
Kitabı açıp baktığımızda bir sürü ejderha ve onlara benzer türlere şahit olduk. Kitabı çevirdiğimizde bir türle karşılaşmıştık 'Argulus'.
''Bu da ne böyle?'' diye lafa atıldı Ava. Lyna kitabı eline alarak dikkatlice inceledi.
''Bu bir Anka kuşuna benziyor. Fakat bu normal bir Anka kuşunu andırmıyor.''
Hector lafa atlayarak ''Biri yaratmış olabilir mi?'' diye bir teoride bulundu.
Olabilirdi. Çünkü sıradan bir anka kuşu buna benzeyemezdi.
Neptune ''Saate bakarak, ben yüzmeye gidicem. Ayrıca sizinde ders saatiniz gelmemiş miydi?''
Neptune haklıydı. Bu olaylardan dolayı ders saatlerimizi unutmuştuk. Hazırlanıp derse doğru ilerledik. Fakat bir kişi eksiktik.
Helios Neredeydi?
---
Valen, gitmeye hazırdı. Geçidini açmıştı. Yeni görev ve yeni sorumluluklar onu bekliyordu. O sırada arkasından biri ona bağrıyordu. Gelen kişi Helios'tu.
''Hell, senin ne işin var burada?''
Helios koşar adımlarla Valen'in yanına gelmişti. Soluk soluğa bir biçimde yanına yaklaşmıştı. Aralarında baya bir boy farkı vardı. Valencia, Helios'un yüzüne bakmak için başını kaldırmıştı.
Helios ''Gidiyormuşsun. Vedalaşmadan mı?''
Valen ''Evet, biz görev peşindeyken sen başka işler peşinde olmasaydın, vedalaşabilirdik.' dedi.
Valen geçite doğru adım atacakken, Helios kolundan tutup kendine döndürdü.
''Kaitlyn'den ayrıldım.'' Helios bunu dedikten sonra ortamda bir sessizlik oluşmuştu. Valen şaşırmış bir biçimde Hel'e bakıyordu.
'Neden?' dedi. Sessiz ve sakin bir tonda.
''Sana zamanında çok haksızlık ettim. Seni deli gibi severken başkasına karşı koyamadım. Bu hareketimi hiçbir zaman affetmeni beklemiyorum ama aramızın soğuk olmasını da istemiyorum.''
Valen buruk bir gülümsemeyle '' İkimizde nasıl karakterlere sahip olduğumuzu biliyoruz. Senin nasıl biri olduğunu hep biliyordum. Fakat bana koyan tam aileme ve özellikle abime bu durumu açıklayacakken böyle bir harekette bulunman.''
Helios, Valen'in gözlerinin içine bakarak, ''Yeniden olamaz mıyız?'' diyerek yanağını okşadı.
Valen yanağına konulan eli çekip, ''Hayat bir döngüden ibaret. Bazı dersler almalıyız ki, tekrar yapmayalım. Özellikle seni öbür tarafta deli gibi seven bir kızı yeni bırakmışken şimdi gelip, başka bir kıza 'Yeniden başlayalım mı?' diyorsun.''
Valen, Helios'un yanından yavaşça ayrılarak ''Büyü biraz Hel. Seni ne kadar sevdiğimi biliyorsun. Öyle arkada bırakmayla unutulsaydı, zaten şuan biz konuşuyor olmazdık. Olgun biri olduğunda tekrar görüşelim. Belki o zaman bir şeylerin değiştiğini görebilirim.'' demesiyle geçitten geçti.
Helios'un gözünden yaş gelmişti. Belki de Helios ilk defa pişmanlık çekiyordu. Helios önüne doğru dönüp yoluna devam edecekken ''Ne kadar acı değil mi?'' diye biri seslenmişti.
Helios seslenen kişiye doğru baktı. ''Senin ne işin var burada Douglas?''
---
Derslerimiz bitince bahçede oturmaya başladık. O sırada Ava bize bir fikir sundu.
''Bugün Kızıl Çeşme'den bazı kişilerle tanıştık ve bizi bir partiye davet ettiler.'' dedi.
''Bilemiyorum Ava, şuan gündemimiz o kadar karışık ki. Pek parti havamda değilim.'' diyerek cevap verdim. Hector kolunu omzuma atarak, ''Biliyorum, yoğun ve karışık durumlarımız var ama bizde genciz. Biraz dans etmiş oluruz.'' diyerek beni ikna etmeye çalıştı Hex.
Biraz kafa dağıtmaya ihtiyacım vardı. Bu yüzden çok uzatmadan tekliflerini kabul ettim. Yeni insanlarla tanışıp biraz genç hissetmek fena sayılmazdı.
Akşama doğru simsiyah bir takım giymiş, odamdan ayrılmıştım. Saatimi takmaya çalışıyordum. O sırada Lyna yanıma gelmişti. ''Bana bırak.'' diyerek elimde ki saati koluma takmıştı. Lyna gerçekten çok güzel bir kızdı. Giydiği kıyafet onu o kadar güzel göstermişti ki gözlerimi ondan alamıyordum. Saati taktıktan sonra birbirimize biraz baka kalmıştık. Neptune bizi görüp hafif bir öksürükle 'Gitmiyor muyuz?' dedi. Başımla onaylayarak gidebileceğimizi söyledim.
MagixPub'a gittiğimizde bir sürü insanla karşılaşmış, arkadaş olmuştuk. Kuzenim Ron'un böyle bir yere sahip olduğunu bilmiyordum. Genelde benle dışarıda eğlenmek istediğinde de ben spora gidip, çalıştığım için takvimimiz uymuyordu. Hector mekanın müzik sistemine hemen hakim olmuş, sahibiymiş gibi ortamda eğleniyordu. Ava, Kharon ile vakit geçiriyordu. Ben ise Lyna ve Neptune ile aynı yerdeydim. Bir anda Neptune ile Lyna'ya aynı soruyu yönlendirdik.
''Benimle dans eder misin?''
Soruyu aynı anda sorunca Nep ile birbirimize bakakalmıştık. Lyna gülerek ''Evet, dans edebiliriz.'' demesiyle ikimizin elinden tutarak pistin ortasına doğru götürdü.
Eğlence çok güzel bir şekilde devam edecekken içeri bir anda Lupus Oscuralar girmeye başladı.
''Şu ucubelere bakın. Bizsiz parti yapıyorlar öyle mi?'' diyerek atladı Douglas. Lupus Oscuraları gören kişiler hızlıca orayı terk etmeye başladı.
''Korkmayın sizi yemeyiz.'' diyerek dalga geçmeye başladı Nyx.
''Ne işiniz var burada?'' diyerek atladım karşılarına geçip.
Biancha ''Sakin ol arkadaşından selam getirdik.'' diyerek sırıtarak bana baktı.
Ava yaklaşıp ''Ne arkadaşından bahsediyorsun?'' dedi.
Thunder ''Helios mu neydi? Şu çapkın kendini bir şey sanan arkadaşınız.''
Nyx elini Thunder'ın omzuna atarak ''Evet yazık sarışın sevgilisine veda ederken bir anda yakaladık. İmza falan verdi bize sağolsun.''
Hector lafa atlayarak ''Ne sarışını? onun sevgilisi siyah saçlı değil miydi.''
Douglas Duncan'a bakarak ''Bilemem. Çapkın adam değil mi? birden fazla vardır. Dikkat edin etrafınızdakilere'' diyerek sırıttı.
İçimde olan öfkeyi Douglas'a karşı bastıramıyordum. Bir anda Douglas'ın yakasından tutup tavanı ateş gücümle delerek, uçmaya başladım. Yakasını tuttuğum Douglas'ı bir binanın camından içeri fırlattım.
Elimdeki yanan alevle ona doğru yaklaştım. ''Bana doğru düzgün söyle. Helios'u neden kaçırdın?''
Douglas sırıtarak bana bakıyordu. Ona attığım ateş toplarını dondurup üzerime fırlatıyordu.
''Yapma Duncan, anlamış olman lazım. Sana iyilik yapıyorum. Helios'un hareminde kardeşinde varmış demek ki.''
'Yalan söylüyorsun!'' diyerek üzerine alev topları atmaya devam ediyordum. Buz cadısı bana gülmeye devam ederek. ''Tüh senin arkandan ne güzelde oynamışlar.'' diyerek beni daha da deli etti.
''Valencia öyle bir şey yapmaz.'' sözlerine hala inanmamaya devam ediyordum. Kafamı karıştırarak benle oynamaya çalışıyordu.
''Peki o zaman eski tarzda yapalım.'' Cebinden telefonu çıkartıp bana gösterdi. Helios'un Valencia'nın yanağına dokunarak yakın bir temasta bulunduğu fotoğraf vardı. Gözlerime inanamamıştım.
''Helios!''
---
(Asırlar Önce)
Hekate, Palarus'a karşı yenilmişti. Bildiği tek bir şey vardı ki, zamanı gelince ejder ateşi gücü yeni doğan birine geçecekti. Hekate saldırdığı savaşta çok güçsüz kalmıştı. İyileşmesi fazlasıyla zaman alacaktı. Ama negatif enerjisiyle karanlığı beslemeye başlamıştı. Zamanla yeni bir büyü kitabı oluşturdu. Ejderhalardan ve koruyucularından intikam almak için büyüyü geliştirmeye başladı. Kitabın adına hem zamanında sevdiği hem de en çok nefret ettiği kişinin ismi olan Ogma'yı verdi.
Hekate yaktığı ateşe karşı karanlık enerjisini yönlendirdi. Göklere seslenmeye başladı.
''Uyan Karanlıkların Prensi! ateşin bir parçasını ruhunda gezdir ve küllerinden doğmak için hazırlan. Sana her zaman itaat etmelerini sağla. Hayatın boyunca ejderha ateşinin koruyucusunu yok etmeye ant iç ve ittifak topla. Karanlık bir Anka kuşu formunda ışığı söndür.''
Hekate'nin söyledikleriyle kırmızı yazıların oluştuğu bir enerji belirmeye başladı. Bir anka kuşu yaratmıştı. Hekate çok güçsüzdü ama yarattığı bu şeyle intikamını almak için bir adım atmıştı.
''Hoşgeldin Lord Darkar!''