Zenith Tabakası

Hepimiz soğuk ve kasvet dolu bu odada yargılanmak için bekliyorduk. Bulutlu Kule'nin genç cadılarından Bianca'nın öldürüldüğünü öğrenmiştik. O sırada bizimde orada tılsım aramamızda tabii ki tesadüf değildi. Birisi bizimle fena halde uğraşıyordu ve bunun artık daha da yakınımızda olduğunun farkına varmıştık. Tek tek sorgu odasına çekiliyorduk. Herkes bir ağızdan aynı şeyi anlatmaya karar vermişti. Helios'un Solarya'ya ait bir tılsımını cadıların çaldığını söyleyerek biraz da olsa yalandan kaçınmıştık. Bütün bu hikayeyi anlatsaydık, bütün Magix ve evren ayağa kalkınırdı. 

Sorgularımız çekildikten sonra Lupus Oscuralarla karşılaşmıştık. Bize oldukça kötü ve sinirli bir şekilde bakıyorlardı. Aramızda bir bariyer olmasa anında saldırmaya yemin etmiş gibilerdi. Fakat gözlerinde gördüğüm bir şey vardı ki, Onlarda bizim yapmadığımıza oldukça emin gibilerdi. 

Alfea'ya vardığımızda deneme yazarlığı yapacağımız bir derse katılmamız gerekiyordu. Bunun öncesinde Alfea'ya gelen bildiriye göre bir süreliğine okulun dışından ayrılmamız yasaktı. Bu tabi ki mümkün olmayacaktı. Aramamız gereken tılsımlar ve mavi ejderi halt etmemiz gerekiyordu. Tabi benim bu konuyla ilgili düşüncelerim hala farklıydı. Mavi Ejderin enerjisi bana zarar vermekten daha çok beni koruyor gibiydi. 

Derse başladığımız sırada Lyna ile aynı sıraya oturmuştuk. Sorgu sırasında birbirimizle konuşmamız yasaktı fakat bilmedikleri çok önemli bir şey vardı ki Hector'ın zihin gücü. Onun sayesinde zihinlerimize aynı ağızdan konuşmayı başarmıştık. Kriz durumlarını çok iyi yönetebiliyordu.

Lyna ders boyunca bana bakarak benle iletişime geçmek istiyor gibiydi. Ben de bunu fark eder etmez, ona sorumu yönelttim.

''Nasıl hissediyorsun?'' diye sorduğumda yemyeşil gözlerinin bana dönmesi bir olmuştu.

''İyi gibiyim fakat yaşadığım durumları akıl sıra erdiremiyorum. Bundan iki ay önce böyle durumlarla karşı karşıya kalacağımı nerden bilebilirdim?'' diyerek sanki burada bulunmaktan pişmanlığını dile getiriyor gibiydi. 

''Bizim yanımızda olmaktan huzursuzluk mu duyuyorsun?'' diye saçma bir soru sormuştum. Bu sorunun asıl 'Benim yanımda olmak sana huzur veriyor mu?' olmalıydı. Tabii ki direkt böyle bir soru soramayacağım için bu yolu başvurdum. Çünkü tam olarak onla mutlu olmayı başarabilir miydim? Bu kaos içerisinde birbirimize vakit ayırabilir miydik? gerçekten bilmiyordum. 

''Sizle olmaktan gerçekten mutuyum fakat bu yaşadığımız durumlardan kurtulup gerçekten nefes almamız gerektiğini düşünüyorum. Umarım bunu yapabiliriz.''

Umarım demekten başka çaremiz yoktu. Okuldan çıkmamız gerektiğini hepimiz biliyorduk. Küçük bir konuşma yapmak için odamıza çekildik.

Herkesin aklında bundan sonraki adımımızın ne olacağı vardı ve tabii ki elimizde bir kitaptan başka bir şey yoktu.

''Bu kitabı asla açamıyoruz bununla ne yapacağız?'' diye bir soru yöneltmişti Helios.

Neptune ''Belki zamanı geldiğinde kendi açılacak olabilir mi?'' diye bir teori üretmişti. Benim ise buna oldukça benzer bir fikrim vardı.

''Ben bu kitabı Gardenia'ya da olan evde görmüştüm, belki orada açılabilir. Fakat bu kitabın bir sahibi olduğunu da unutmayalım. Bu kitap Ogma'ya ait olabilir.

''Ne yani şimdi Ogma adında belirsiz birinimi bulucaz?'' diye atılmıştı söze Ava. 

Hector ''Ogma ilklerden biri, Profesör Miele'den bu hikayeyi daha net dinleyebiliriz. Bence ona gidelim.'' diyerek mantıklı bir fikir öne sürmüştü. 

Profesör Miele'ye gittiğimiz zaman Ogma'nın hikayesinden birazcık bahsetmişti fakat o da tam olarak net bilmiyordu. Ogma tarihteki ilk cadılardan biriydi. Domino'da yaşamış ve bulunmuştu. Aşkının köründen dolayı hayatının son bulduğunu öğrenmiştik. Sevdiği kadınlardan biri şuan ki Domino'nun kraliyet soyunu başlatan kişilerden olduğunu da öğrenmiş olduk. Ogma bir nevi benim soyumdan geliyor olabilirdi. Fakat o bir cadıysa, bizim soyumuz nasıl perilerden oluşmuştu?

Bilgili bir konuşma ardından sırada gideceğimiz yeri belirlemek vardı. Dördüncü tılsımı almak için Zenith'e gitmeye karar verdik. Zenith anlatılanlara göre ilk zamanlarında çok farklı bir gezegenken zamanla kendini arşa çıkarmış ve aradan sıyrılmış olarak biliniyordu. Eminim oraya da verilen bir tılsım olacaktı. Profesör Miele, bizi idare etmek amacıyla okulda bulunacaktı. 

Eşyalarımızı toplayıp hazırlandıktan sonra, Ava'nın önderliğinde portal açıp Zenith'e olan yolculuğumuz başladı. 

Zenith'e gittiğimizde aşırı şaşırmış bir biçimde etrafa bakıyorduk. Olağanüstü bir dizaynı vardı. Çoğu teknolojik araç gereçler bu gezegenden sağlanırdı. Ava bize rehber olacak şekilde etrafı tanıtmaya başladı. Ulaşımın ne kadar kolay olduğunu görebiliyorduk. Çok bilinen bir kütüphaneciye doğru ilerledik. Buranın sahibi olan kişi Zenith tarihi hakkında birçok bilgiye sahip olduğunu söyledi. 

Kütüphaneye girdiğimizde içerisi insan kaynasa da asıl olması gereken şeyler yoktu, kitaplar.

Helios ''Kitaplar neden burada yok?'' diye bir soru yöneltti Ava'ya.

Ava ''Burada kitaplar sanal bir tablet üzerinden verilir. Bilgiler full işlemcilerde yazılı biçimde aktarılır.'' Biraz daha ilerleyip dikdörtgen boyutlu, mavi led ışıklı bir masaya yaklaştı. Elini üzerine koydu ve ''Zenith Tarihi'' demesiyle önünde sanal bir ekran açıldı. 

Lyna ''Vay canına. Böyle bir şey hiç görmedim.'' diyerek oldukça şaşırdığını belli etti. Helios şakacı bir tavırla ''Siz Lynphea'da zaten yapraklara falan yazı yazıyorsunuzdur kesin.'' demesiyle omzuna Lyna'dan bir yumruk yedi. 

Neptune işe ciddiyetle yaklaşmayı tercih eden bir tavırla ''Bence vakit kaybetmeyelim. Nasıl olsa yokluğumuz şuan en büyük dert. Bu kitapla tılsım arasında bir bağlantı öğrenebilir miyiz?'' diye bir soru yöneltti Ava'ya karşı. 

Ava ''Beni takip edin.'' diyerek basamaklardan oluşan bir mekanizmaya bindi. Bu mekanizmalar uçan bir merdiven gibiydi. Ava'nın verdiği komutlarla bizi kütüphanenin en üst kısmına doğru götürdü. 

En üst basamağa geldiğimizde Dunid adlı bir adamla konuşabileceğimizi, ondan bilgi alabileceğimizi söyledi. İçeri girdiğimizde büyük bir oda bizi karşılıyordu fakat bahsettiği adam içeride değildi. 

Neptune ''Adam nerede?'' diye meraklı bir şekilde sordu. 

Ava ''Pardon kontrol tuşuna basmayı unuttum.'' diyerek bir dolaba doğru ilerleyip tuşa bastı. Ardından karşımıza çıkan şey küçük boyutlarda bir robot oldu. 

Helios ''Robota adam mı diyordun yani diyerek'' hafif sırıtmaya başladı. 

Ava ''Biz robotlarla birlik içerisinde yaşarız bu gezegenle o yüzden robotlara ayrımcılık yapanlara robofobik diyoruz.'' diye cevap vermişti.

Çıkan robota karşı sorumuzu belirttiğimiz zaman bize kısaca Zenith tarihinden bahsetti. Zenith zamanında çöllerden oluşan kurak ve fakir bir gezegenmiş. Zamanında yaşayan zenithliler açlıktan ve hastalıktan ölürlermiş. Bir gün Domino Kraliçesi olan Palarus, bir obje getirmesiyle halk üzerinde deneyler yaparak teknolojik şeyleri keşfetmeye başlamış ve kendilerini geliştirmişlerdir. 

Bizimde aradığımız hikaye zaten buydu. Bu obje dediği şey kesinlikle tılsımdı. Sonunda kraliçenin de kim olduğunu öğrenmiş olduk. Bu tılsımlar biter bitmez Domino'ya gidip çoğu şeyi öğrenmek istiyordum. Bildiğimden daha farklı bir tarih vardı çünkü.

Bu objenin nerde olduğunu sorduğumuzda ise Hizech adlı yüksek bir bina tepesinde bulunduğunu söyledi. O sırada bir anda dışarıda sesler yükselmeye başlamıştı. Bazı robota benzer kişiler isyan çıkartmaya çalışıyor gibiydi. Aniden dışarı çıktığımızda ilk işim ne olduğunu Ava'ya sordum

''Burada noluyor Ava?'' 

Ava ilk yüzüme bakıp ardından etrafa sinirli bir şekilde bakarak ''Vandreed'ler bunlar. Zenith'e yakın bir zamanda bazı seçimler yürütülecek. İsyankar olanlar sürekli olay çıkarıyor. Gonxa'nın işi olduğuna eminim.''

Lyna ''Peki bu durumdayken nasıl o yere gideceğiz?'' diyerek öne atıldı.

Ava peri formuna girerek ''Siz oraya doğru gidin. Ben buradaki işe bakıp öyle geleceğim. Hector sende anneme durumu haber verirsin.'' demesiyle aramızdan hızla ayrıldı. 

Neptune ''Şimdi o tepedeki binayı nasıl bulacağız?'' diye bir soru yöneltti. 

Lyna eliyle yüksek bir binayı göstererek ''Şu tabakalardan oluşan bina değil mi? en yükseği orası.''

Helios ''Tamam o zaman uçarak gidelim.'' diyerek öne atladı. Ben ise elimle Helios'un omzunu tutup ''Uçmamız sıkıntı olabilir. Durumlar fazlasıyla karışıkken birde yabancılar olarak görünemeyiz.''

O sırada Hector Tecna'ya haber vermiş, destek beklediğini söylediği bir konuşma yaptı. Aniden olduğumuz yerden ışınlanmamızla kendimizi Hizech binasının ilk katında bulduk. 

Lyna ''Bu ışınlanmalarda benim aşırı midemi bulandırıyor.'' diyerek karnını tuttu.

Helios geriye atılarak ''Sakın üstüme kusmuyorsun. Üstümde ki Versace 2006 vintage koleksiyonundan.'' diyerek etrafı incelemeye başladı. 

Hector bana bakarak ''Burada güvenlikler fazladır üst tabakaya nasıl ulaşacağız?'' diye sordu. Bir fikrim yoktu açıkçası burası için Ava gerekliydi. Soruyu cevaplamadan Neptune önerisini sundu.

''Dikkat dağıtabiliriz.'' diyerek önden ilerledi. İçeri girdiğimizde robotlardan oluşan güvenlikler vardı. Neptune ters yönden sıvılar çıkartarak bir robotun üstüne fırlattı. Bu sayede diğer robotlar o tarafa doğru yönelmeye başladı. Biz de o sırada hızlıca kütüphanede gördüğümüz basamaklardan çıkmaya başladık. 

En üst kısma geldiğimiz zaman bizi büyük bir alan karşılıyordu. Yuvarlak ve spiral bir biçimde ortada korunan bir şey olduğu belliydi. Tam o tarafa ilerlediğim zaman biri arkamdan bir şey fırlattı ve yere düştüm. 

Yarı robotik ve yeşil saçlı bir kız, ''Siz yabancılarda kimsiniz böyle! Burada ne işiniz var?!' diyerek diğerlerine de saldırmaya başladı. 

Aniden peri formumuza geçtiğimiz zamanda Vandreed adı verilen robotları üstümüze salmaya başladı. 

Lyna Vandreed'leri sarmaşıklarıyla sıkıca bağlamıştı. Helios ve Neptune ise enerjileriyle onları yok ediyordu. Bana yaklaşan robotik kıza da alevler yağdırmaya başlamıştım fakat etkilenmiyordu. O sırada Ava arkadan gelip robot kıza karşı saldırıda bulundu ve yere kapaklandı.

Ava ''Arkadaşlarımdan uzak dur Gonxa.'' diyerek elinde ki güçle üzerine doğru geldi. Demek Gonxa diye bahsettiği kişi isyan çıkartandı. 

Gonxa ve Ava arasında sular durulmazken bende yavaşça yuvarlak merkeze doğru ilerledim. Tılsıma yaklaştığımı hissedebiliyordum çünkü 'Cesaret' sesleri yavaşça gelmeye başlamıştı kulağıma doğru. Yuvarlak alana yaklaştığım anda ısı gücümle açmayı başardım. Gördüğüm yanan alev üzerinde bulunan tılsıma dokunduğum an yine o yere ışınlanmıştım. Ejderha heykelleriyle dolu bir yerdi. 

Yavaşça tılsıma doğru tekrar ilerlemeye başladım fakat ilerlemeye başladığım zaman biri omzumdan beni sıkıca tuttu. Önüme döndüğüm zamanda ise siyah uzun saçlı, soğuk tene sahip eski kıyafetli bir adam karşımda duruyordu.

''Dikkatli ol Duncan.'' diye sözüne başlamıştı.

''Sen de kimsin? seni bir yerde görmüş gibiyim.''

''Ben tılsımın gücünden gelen bir anı parçasıyım Duncan. Ogma'nın ta kendisi, Mavi Ateşin ilk koruyucusuyum.''

Şaşırarak yüzüne doğru bakıyordum. 

''Bana bu olaylardan bahsetmeni istiyorum. Tılsım olayı ve bu ejderha ateşi üzerinde ki tehdit son bulacak mı?'' diyerek sorumu yönelttim.

''Doğru adımlardasın ama yanlış bilgi içerisindesin. Mavi Ejder'in gücü hiçbir zaman tehditkar değildi. Kardeşinin yarattığı adaletsiz dünyadan memnuniyetsizdi. Tılsımlar, Ejderlerin gücünün yansımalarının bölünmüş hali. Kırmızı Ejderha Ateşinde hepsinden bir parça vardı. Çünkü hiçbir zaman tek başına bu dünyayı yaratamazdı. Kırmızı Ejderha ateşinin gücü sadece yaşam vermekle yükümlüydü. Yaşamın ta kendisiydi. Fakat duygular, enerjiler ve diğer şeylerinin tamamını veren ejderhalara ihanet etmişti. Kırmızı Ejderha saf bir dünyadansa her türün çekişmeli ve kötü ve iyiliğin birbirinden ayrıldığı bir dünya kurmak istiyordu. Mavi Ejder cesaretin ve birliğin ne kadar güçlü olduğunu hep savunsa da Kırmızı Ejderha buna uymamıştı. Diğer Ejderha güçleri de bu çatışmadan uzaklaşmak için kaçmayı tercih ettiler. Biliyolardı ki, Ejderha hiçbir zaman tek başına dünyayı yaratamazdı. Fakat onların güçlerini çoktan çalmıştı.''

Yanıma yaklaşıp kalbime doğru dokundu. 

''Bu güçlerle kendini daha da besledi ve sönmeyen ateşe sahip oldu. Bu güç ancak tekrar bir birlik anında bölünmeye başlayacaktı. Fakat Mavi Ejderha her zaman pusuda bekliyordu. Ejderha Ateşinin gücü her zaman birinde koruyucu olarak yaşamak zorundaydı ki Evrende olan olaylara müdahale eden biri olsun. Mavi Ejderha bunu öğrendiği an bana güçlerini vermeye başladı ve kardeşine olan intikamını almak istedi.''

Kafam allak bullak olmuştu. Ogma'ya bakarak daha fazlasını öğrenmek ve çözmek istediğim için anlatmaya devam etmesini söyledim.

''Başarılı olamadı tabii ki. Kırmızı Ejderha ateşi o zaman daha güçlüydü bütün ejderlerin gücünü kendi içinde emmişti artık. Benim ona ihanet edişimle cadıların ihanet eden bir varlık olarak görmeye başladı ve kendi yarattığı şeyden nefret etmeye başladı. Palarus, peri olduğunu keşfettiği zamanda ise onunla birlikte döngü başladı. Artık nesilden nesle güç akıp muhafızı olmaya başlayacaktı. Aynı zamanda her bir nemf tarafından da bu güce sahip olan kişiler korunmaya yükümlü bir ruh bağına sahipti.''

''Annem ve Daphne Teyze gibi diyorsun.''

Başını onaylar bir şekilde sözüne devam etti. ''Sen ve Valencia, Palarus ve Ori gibi. Tek istisna Ori'ydi. Palarus ve Ori yakın arkadaşlardı kardeş değil. Sonrasında Palarus'un soyundan biriyle evlenmesiyle ruh bağı birleşti ve kardeşlerde görülmeye başlandı. Her koruyucunun bir koruyucu nemfi vardı artık.''

Bu bilgilerle artık hikayeyi tam anlamıyla öğrenmeye başlamıştım. Ama kafamı kurcalayan hala bir mesele vardı. 

''Peki, bunca zamana kadar koruyucularda bir sıkıntı olmadı ve mavi ateş uyanmadı. Ben de neden uyandı? Sebebi neydi?''

Soruma ''Sebebi annendi.'' cevabını verdikten sonra bir anda yok olmuştu. Sebebi annem miydi? Nasıl olabilirdi? Her şey çözüme kavuşacakken tekrar yeni bir mesele uyanmaya başlamıştı.

Ogma kaybolduğu gibi tılsıma doğru ilerledim ve onu aldığım anda bir anda Alfea'nın orada yatak odamda belirdim. Herkes bana bakıyordu.

Neptune ''Uyandı.'' dediği anda bulanık bir şekilde etrafa bakmaya başladım.

Lyna ''Neredeydin'' diyerek bana sarıldı. 

Tuhaf bir şekilde herkese bakıp ''İyiyim tılsımı alıp geldim.'' diyerek elimdekini gösterdim.

Ava bana bakıp ''Zenith'e savaştığımız sırada bir anda bayıldın. Bizde seni apar topar buraya getirdik. Tılsımı nasıl almış olabilirsin?'' dediğinde hikayeyi yavaş yavaş anlatmaya başladım. Ogma'nın anlattıklarından bahsettim. O sırada görevli bir öğrenci gelip Müdire Mirta'nın beni odasına çağırdığını söyledi.

Ne kadar beni çağırmış olsa da hep beraber Müdirenin odasına doğru ilerledik. İçeri girdiğimizde tuhaf adamlar ve Müdire oturuyordu. 

''Ne oldu beni çağırmışsınız?'' diye sorumu yönelttim. 

Oradan resmi giyinen bir adam ''Domino'lu Duncan'' siz misiniz? diye sordu.''

''Evet Benim.'' dediğim anda inanamayacağım bir şey ile karşılaştım

''Bianca adlı cadıyı öldürmek suçuyla tutuklusunuz. Kanıtlar verildi.''

---

(Domino | Asırlar Önce)

Kızıl saçlı kadın aynaya bakarak saçlarını tarıyordu. Odası loş, kırmızı mobilyalarla süslenmişti. Kapısı çaldığı anda nazik bir biçimde 'Girin.' demesiyle içeri sarı saçlı bir adam girdi. 

''Palarus Kraliçem'' dedi sarışın adam önünde eğilmiş bir biçimde.

Kızıl saçlı kadın yanına gelerek ''Ah Ori, böyle şeyleri sevmediğimi biliyorsun lütfen kalkar mısın?''demesiyle sarışın adam ayağa kalktı.

Kızıl saçlı kadın adama bakarak ''Bu saatte gelme sebebin nedir? Umarım bir sorun yoktur.'' 

Ori isimli adam ''Hayır efendim. Verdiğiniz bütün tılsımlar yerlerine yerleştirildi. Korunma altına alındı. Hatta bazı gezegenlerde koruma, gelişme bile sağladı.''

Kızıl saçlı kadın zafer gülümsemesiyle koltuğuna oturdu. ''Mavi Ejderha ateşi bu dünyaya zarar veremez. Tılsımlar hep güvende kalıcaktır. Verdiği o gücü bu şekilde kullanmak en azından fayda sağlayacaktır. Mavi ateş ve kırmızı ateşin gücü asla birleşmemeli, özellikle kırmızı ateş gücü asla bölünmemeli.'' 

Ori ''Zaten Ejderha ateşi gücünü kim bölüp dağıtabilir ki? bu bir kişiye verilen bir güçtür. Böyle bir şey yapmak bile mümkün değildir değil mi?''

Palarus ayağa kalkarak cama bakarak sözlerini dökmeye başladı. ''Aslında mümkün. Bu güç öyle bir kudrettir ki yeniden canlandırır ve yeniden güç kazandırır. Fakat yapılmaması lazım. Yapıldığı anda başka şeyler uyanmaya başlar ve bu dünyaya tehdit olur. Bunu akıl edecek biri çıkacağını düşünmüyorum. Bu yüzden bu hikaye nesiller sonrasında unutulup gidilecek ve ejderha ateşinin hiç tehdit almadığı belirlenecek. Elbet yine bu güce sahip olmak isteyenler çıkacaktır ama bu gücü muhafaza eden dışında kimse yerinden söküp alamayacaktır. Sonsuz ve döngü içerisindedir.''

Ori telaşlı bir şekilde elinde ki tılsımı çıkardı. ''Kraliçem aslında nemfler olarak bundan pek emin olamadık ama elimizde bir tılsım daha kaldı. Bu tılsım buzdan kaplı ve gitmesi gereken yere ait değil.''

Palarus aniden camdan uzaklaşıp Ori'nin yanına geldi ve tılsımı elinden aldı. ''Bu tılsımı hatırlamıyorum. Bunun nereye gitmesi gerekiyordu?

Ori ''Diamond adlı gezegene'' cevabını verdi. 

Palarus ''Diamond buzu temsil eden bir gezegen değil ki. Belki zamanı gelmemiştir diyeceğim ama bende tam olarak böyle bir tılsım Ogma'nın enerjisinden geldiğini hatırlamıyorum. Burada muhafaza edelim sonra icabına bakarız'' dedi.

Asırlar önce verilen bu kararla tılsımlardan biri Domino'ya ait olmamasına rağmen Domino'da muhafıza edilmeye başladı.

DEVAM EDECEK...