(Domino)
Yeşil elbisemi giyip saçlarımı arkadan tutturmuş bir biçimde yemek salonuna doğru geldim. Annem mavi elbisesiyle beni karşılamıştı.
''Valencia! Sonunda gelebildin.'' demesiyle kollarının arasına almıştı beni. Babamı da gördüğüm an koca bir gülümseme takınmıştım yüzüme.
Uzun zamandır okyanusta görev içerisindeydim. Okyanus halkını ve yaratıklarını dizginlemekle görevliydim. Sirenix gücümü kazanana kadar yapmam gereken görevler vardı ve Daphne, hala hazır olmadığımı söylüyordu.
Yemek masasına oturduğum gibi Domino'nun eşsiz yemeklerinden yemeye başladım. Burayı gerçekten çok özlemiştim.
Babam ''Abin Duncan'la görüşüyor musun? Son zamanlarda pek bizle konuşmuyor. Bizde rahatsız etmek istemiyoruz. Biliyorsun içine kapandı mı uzun süre bizle konuşmaz.'' diye sorular sormaya başlamıştı.
''Bilmiyorum. Ben de görevden dolayı uzun zamandır konuşmadım. Geri gitmeden bir uğrarım. Sizde çok fazla rahatsız etmeyin. Yeni bir gezegende ve evrenin en iyi peri okullarından birinde sonuçta.'' diye cevap vermiştim.
Bana da açıkçası tuhaf geliyordu. Çünkü Duncan beni muhakkak arar ya da sihirli bir posta yollardı. Bu konu kafamı kurcalamaya başlarken kafamın içinden bir ses sanki bana seslenmeye çalışıyordu.
''Valencia, Valen beni duyuyor musun?''
Bu kafamın içinden bana seslenebilen kişide kimdi? Bunu tek bir tür yapabilirdi, zihin perileri.
''Valen, ben Hector. Beni duyuyorsan saçlarınla oyna.'' dediği anda ellerimi anında saçlarıma götürmüştüm. Hector benle neden bu şekilde iletişim kurmak istesin ki?
''Güzel, Duncan'ın başı büyük dertte. Hemen senle rahat bir yerde konuşmamız lazım.'' dediği anda aniden ayağa kalkmıştım.
''Nasıl?!'' dediğim anda annemin ve babamın bakışları yüzümde belirmişti. Gülümser bir biçimde ''Ah sanırım görevleri bitirdiğime dair teyzeme sihirli posta yollamayı unutmuşum. Gidip onları halletsem iyi olucak.'' diyerek hızlıca oradan ayrıldım.
Hector'a odama gelmesini söyleyerek odama doğru ilerledim. Açılan bir geçitle Helios ve Hector'ı karşımda gördüm.
''Helios sen de mi buradaydın?''
Helios gözlerini kaçırarak, '' Evet, başka nasıl Hex teleport falan olsun.'' diye cevap vermişti. Hector'a yönelip ''Sorun nedir? Duncan'a ne oldu?'' endişeli bir biçimde sorumu yöneltmiştim.
Duyduklarım karşısında şok olmuştum. Hemen olaya el atmam gerekiyordu.
---
Gözlerimi açtığım anda kendimi bir hapishanenin içinde bulmuştum. Bir cadıyı öldürmekle suçlanmış, dört duvar arasında sıkışıp kalmıştım. Nasıl olurda, biri bize bu komployu kurabilirdi? Bulutlu Kule'de net başka düşmanlarımız vardı ve en yakın zamanda bunu öğrenmemiz gerekiyordu. Magix hapishanelerinde büyüden oluşan parmaklıklar vardı. Elinizi götürdüğünüz an canınızı yakıyordu. Birkaç kez zorlamayı denesem de canımı yakmaktan başka bir şey elde etmemiştim.
Bir süre sonra gardiyanın ''Bir ziyaretçiniz var.'' demesiyle yerimden doğruldum. Kim beni ziyarete gelmiş olabilirdi ki? Çocuklara kimseye söylememeleri konusunda yemin ettirmiştim. Gardiyan beni oradan aldıktan sonra görüşme yerine götürdü ve karşımda duran kişi Valencia'dı.
Gördüğüm anda ona sarıldım.
''Annemlerin haberi var mı?'' diye sordum ilk olarak.
''Hayır, haber geliyordu ama ben bir anda yok ettim. Bu olay duyulmadan seni buradan çıkartmamız lazım.''
''İyi de ben buradan nasıl çıkabilirim ki? Güvenlikleri görmüyor musun?'' diye şaşkın bir biçimde sorumu yönelttim.
Bana sırıtır bir biçimde bakarak, ''Sen Inheritix ve beni ne sanıyorsun? Lyna çoktan zehirli sarmaşıkla güvenlik ve gardiyanları uyuttu. Neptune ve Helios sistemleri bozdu. Ava'nın sanal gerçeklik kurmacasıyla da bir kopyan yaratıldı. Yani bu bizi bir süre ifade eder.''
Valen planı anlattığı an gerçekten ekiple gurur duymuştum. Ellerinden gelen her şeyi yapmışlardı.
''Peki, şimdi ne yapmamız gerekiyor?'' diye sorumu yönelttim.
''Bütün hikayeyi bana Hex anlattı. Gidip o tılsımları bulmaya devam edin. Bende senin durumunu babama söyleyeceğim. Kopyanı bir şekilde babam ve bağlantıları sayesinde duyulmadan çıkartacağız. Ben de o sırada size bulaşan kimmiş onu öğreneceğim.''
Güzel bir planlamaydı. Hapishaneden çıktığım gibi ekiple tekrar sarıldım ve şimdi ki hedefin ne olduğunu sordum. Bir sonraki tılsımın Melody'de zengin bir ailede olabileceği söylediler. Yıllardır saklıyorlarmış ve bugün bu tılsımı sanki bir hazine gibi davette sergileyeceklerini söylediler.
Hiç vakit kaybetmeden hazırlıklarımızı tamamlayıp Melody'e doğru yolumuza koyulduk. Bu sefer bize Hector rehber olacaktı. Melody, müziğin uyumunu geleneksel yaşamı fazlasıyla vurgulayan bir gezegendi. Geldiğimiz gibi her şeyin birbiri ile uyumunu görüyorduk. Her şeyin rengarenk olması içimizde bir huzur ve rahatlık uyandırıyordu.
''Bu aileyi tanıyorum. Minyu, bu ailenin çocuklarından biriyle aynı okula gidiyordu.'' diye lafa atıldı Hector.
Helios ''Harika ama Minyu kim öncelikle onu anlatsan iyi olur.'' diye lafa atıldı.
Hector ''Melody Prensesi, Galatea'nın kızı. Annemin yakın arkadaşıdır. İlk öncelikle Minyu'nun yanına gidelim'' diyerek bizi geleneksel ve modern led ışıklarla donatılmış bir yere götürdü.
Minyu'yu gördüğümüzde geleneksel Melody kıyafetleriyle ve yer de oturmuş, yemek yerken görmüştük.
Bizi gördüğü anda sevecen bir şekilde ''Buyurun, sizde yiyin.'' diyerek sofrasına bizi davet etmişti.
Helios ''Ne yani yere mi oturacağız.'' dediği anda Ava koluna dirsek atıp ''Otur, sorgulama.'' dedi.
Hepimiz yere bağdaş kurmuş bir şekilde oturmuş yemekleri ve etrafı inceliyorduk. Hector Minyu'ya selam vermiş ve kendi aralarında konuşurken bir anda ortam sessizleşmişti.
Minyu ''Evet, bir sorunuz mu vardı? Nasıl yardımcı olabilirim.''
Helios öne atılarak ''Aslında benim önemli bir sorum var.'' dedi.
Minyu başını kibar bir ifadeyle Helios'a doğru yönlendirdi.
''Melody gezegeninde böcek tüketiliyor mu?'' diye sorusunu yöneltti.
Helios'un sorduğu soruyla başımızdan kaynar sular dökmüştü resmen.
Ava, ''Yok yarasa tercih ediyorlar genelde. Bu nasıl soru ya?'' diyerek hafifçe kafasına vurdu.
Hector, pis bir bakışla Helios'a bakıyordu.
Helios geri çekilerek, ''Sormadım farz edin.'' demesiyle olay tatlıya bağlanmıştı.
Minyu'ya genel olarak ortamla alakalı ve aileyle alakalı sorular yönlendirmiştik. Davet akşam başlayacak, gece yarısına kadar sürecekti. En sonunda da aile yadigarı diye adlandırdıkları tılsımı sunacaklardı.
Aldığımız bilgilere göre geceye hazırlanmaya başlamıştık. Partinin belli bir Dresscode'u olduğu için kırmızı ağırlıklı giyinmeye başladık.
Lyna kravatımı düzeltiyordu.
''Hapishane nasıldı?'' diye bir soru yöneltti.
''Klasik bir hapisti işte.'' diye hafif gülümseyerek cevap verdim.
Lyna gülerek ''Sanki daha önce hapise girdin de, klasik bir hapis diyorsun.'' dedi.
Hector yanımıza kemanıyla birlikte gelip yeni planından bahsetti.
''Orgizanatör ile konuştum. Keman çalarak dikkat dağıtacağım. Siz de o sırada işe koyulursunuz.''
Lyna ''Ben de Ava ile garson olur, bir problem görürsek bildiririz.''
Ben de Helios ve Neptune ile insanlar arasına karışabileceğimizi söyledim.
Neptune ''Bana uyar da Helios nerede gördünüz mü?'' diye sordu.
Cidden Helios ortalıkta yoktu. Parti alanının arkasında kalıyorduk. Helios'a bakmak için önlere doğru ilerlediğimiz sırada karşılaştığımız manzara bizi şaşırtmadı.
Helios üç kızla diyalog içerisinde ''Bak canım şimdi beni Socialix'ten ekliyor, influence oluyorsun.'' Kızın bileğini tutup, dişiyle kalemin ucunu açtı ve imzasını attı.
''Sen en iyisi bunu yıkama.'' deyip öpücük attı.
Neptune olaya müdahale edip ''Siz ona aldırmayın. Akıl hastanesinden yeni kaçtı.'' demesiyle kolundan tutup yanımıza getirdi.
Kızlar görev yerini çoktan almıştı. Hector'da sahneye çıkmış, keman çalmaya başlamıştı. Hector o kadar güzel çalıyordu ki bütün bulunan herkesi büyülemişti. O sırada kutu içinde bir şey arka tarafa doğru götürülüyordu.
Kulaklarımda dolanan 'Cesaret' sesi çoğalmaya başladığı an bunun tılsım olduğunu anlamıştım. Yavaşça o tarafa doğru ilerlemeye başladık.
İlerlediğimiz sırada Hector'un performansı bittiği için herkes ayağı kalkıp alkışlamaya başlamıştı. Bu yüzden orada kalıp ilerleyememiştik. O sırada Hector kürsüden iner inmez, davetin sahibi sahneye çıkmıştı.
''Bugün size aile yadigarımız olan bir objeyi tanıtmak istiyorum. Gerçekten parlayan bir mücevher gibidir. Tabii bu yadigarımızı artık birine teslim etmekten gurur duyacağımızı da belirtmek isterim.''
Hector kafası karışmış bir şekilde yanımıza geldi.
''Teslim etmek mi? Bu aile asla böyle bir şey yapmaz, oldukça ilginç.''
Davetin sahibi sözlerine devam etmiş. ''Evet efendim tılsımın yeni sahibi Diamond Prensi Douglas'ı alkışlarınızla sahneye almak istiyorum.'' dediği sırada Lupus Oscuralardan Douglas sahneye çıkmıştı ve bize doğru kötü bir sırıtışla bakıyordu.
Hector ''Bu imkansız.'' diye sinirli bir şekilde bakıyordu.
Neptune'de ''Net bir büyünün etkisinde. Arkaya doğru gidelim.''
Neptune'ün dediğine katılarak arkaya doğru ilerledim. Lupus Oscuralar yine bir şeylerin peşindeydi.
Arka odaya gittiğimiz anda kapkaranlık bir sis bizi sarmıştı. Aniden arkamdan gelen buz kütlesiyle camdan dışarı doğru itilmiştim.
Douglas karşımdaydı.
''Sen hapisten kaçmışsın. Lupus Oscuralardan birini öldürmenin cezasını sana göstereceğim.'' diyerek üzerime doğru buz topları atmayı başlamıştı.
''Onu benim öldürmediğimi sende biliyorsun Doug.'' diyerek alev toplarını üzerine atıyordum.
''Sana annenin kaderini yaşatacağım.'' demesiyle beni buz kütlesinin içine hapsetmişti.
İçeride peri formuma dönüşerek, içimde ki enerjiyle buz kütlesinin etrafında ejderha formunda ki ateşi döndürerek buz kitlesini kırmıştım.
''Bende sana annenin sonunu göstereyim.'' diyerek içimde ki enerji patlamasıyla Douglas'ı yere düşürmüştüm.
Kendisi kucağıma alıp tılsımın saklandığı yere doğru ilerledim. Nyx ve Thunder'a bakarak ''Alın leşinizi.'' dememle Douglas'ı yere bıraktım.
Helios'un yarattığı ışıkla Nyx ve Thunder gözlerini açamayacak hale gelmişlerdi. Bende bu sırada tılsıma doğru yaklaşıp elimi götürdüm.
Götürdüğüm sırada yine ejderhalar dolu heykellerin arasındaydım. Tılsıma doğru ilerlediğim sırada önüme kırmızı kıyafetli ruha benzer bir hanımefendi belirdi.
''Ben Tishu, Melody ilklerindenim. Müziğin ve Şiir'in öncüsüyüm. Tılsıma iyi bak.'' deyip önümden bir anda kaybolmuştu. Elimi tılsımı koruyan alevlerin arasına götürüp tılsımı aldığım anda tekrar kendimi ekibin yanında buldum.
Ava ''İyi bu sefer bayılmadın.'' diyerek güldü.
İşimizi bitirdikten sonra Melody'den ayrılmak için hazırlandık. Hector görev sonrası annesini görmeye gidip aramıza sonradan geldi.
Geriye sadece son tılsım kalmıştı.
---
(Bulutlu Kule)
''Şu aptal çocuklar, tılsımı almayı becerseydi bari.'' diyerek sinirle sihirli küresini kapattı Bayan Ashlani.
Tılsımlardan sadece son bir tane kaldığını düşünüyordu ve hepsini elde etmek istiyordu. Aynasına yönelerek eski görüntüsü olan Hekate'ye geçiş yaptı.
''Çok şeyi hakkediyorsun Hekate. Eminim bir gün bütün hak ettiklerine ulaşacaksın. Ejderha ateşi gücüne ulaşacaksın.'' diye kendine gaz veriyordu.
Arkasından ''Yanılıyorsun.'' diye bir ses geldi. Önüne döndüğü sırada karşısında Raul vardı.
''Ejderha ateşine hiçbir zaman kimse sahip olamadı.'' diye emin adımlarla atıldı önüne doğru.
''Ah Raul, ben ejderha ateşini yok etmek istiyorum zaten. Bu kendinden güvenli duruşunu sevdim. İstersen ekip olabiliriz.''
Raul kesin bir cevapla 'Asla.' dedi.
''Bu özgüvenini anlamış değilim. Karşında bir ilk cadı duruyor. Ben sana en iyisi hatırlatayım.'' demesiyle karanlık bir enerji topunu yüzüne fırlattığı an bitkiler onu engelledi.
''O kadar kolay olacağını sanmıyorum.'' dedi Miele.
Hekate kendinden emin bir şekilde ''Daha zamanı değil.'' diyerek oradan ışınlanarak ayrıldı.
Miele Raul'a bakarak ''Sen iyi misin?'' diye sordu.
Raul ''Ben iyiyim. Bunca zaman nasıl fark edemedim.''
Miele ''Selina söylemeseydi, biz de zaten bunu bilemezdik. Güçlü bir büyü var. Bu kadar süre bir cadı asla yaşayamaz.''
Raul ''O büyünün kaynağı nerden geliyorsa onu bulmak zorundayız.''
Valencia o sırada yanlarına elinde bir kitapla geldi.
''Büyü bu kitapla yaşıyor. Ogma adını verdiği adamda tılsımlara bağlı bir büyünün içerisinde.'' diyerek Ogma yazılı kitabı masaya koydu.
Miele 'Yani bu büyü kitabı yok edilirse, Hekate'den kurtulmuş mu olacağız?''
Valencia başını evet anlamında sallayarak ''Hekate'den kurtulmuş olacağız fakat bu kitapta varolan enerji aynı zamanda Ogma'ya bağlı. Aklı sıra Ogma'nın ruhunu bedenden ayırmış ve böyle yaşamaya mahkum etmiş zamanında. Ogma'nın gücüde kaybolunca tılsımlara ve lanetlenmiş bu kitaba bağlanmış.''
Raul, ''Yani bizim bu adama ulaşmamız lazım bir şekilde. Bu lanetin nasıl bir şey olduğuna dair bilginiz var mı?'' diyerek aceleci bir şekilde etrafta dolandı.
Valencia sandalyeye oturarak ''Sanırım bu lanete benzer bir durum yaşayan kişiyi tanıyorum.'' diyerek gülümsedi.
Miele'de Valencia'ya bakarak ''Daphne'' cevabını verdi.
DEVAM EDECEK...