Bölüm 5: “Krallığın Kalbinde İki Yabancı”

Dış Ses – sıcak, meraklı bir tonla:

"Bir kehanet görebilirsin…
Bir halka uyandırabilirsin…
Ama asıl mesele, halkın arasında dolaşırken çilekli ekmekle pazarlık yapmaktır."

Leonhardt Sarayı – Kristal Odasının Çıkışı

Sırtlarından akan ter kurumadan kapılar açılır.
Miller ve Brien, kristal odasının serin taşlarından sarayın sıcak, mermerli koridorlarına adım atar.
Gözlerinde hâlâ ışığın yankısı, ruhlarında hâlâ rüyaların titremesi…

Koridorda onları bekleyen tanıdık biri vardır:
General Felix, kollarını kavuşturmuş, onları süzüyor.

Felix:

"Bugünlük serbestsiniz.
Şehirde gezebilirsiniz. Ama… dikkatli olun."

Brien (hemen atlar):

"Yani biz… tamamen özgür müyüz?
Korumalar falan yok mu?"

Felix (bir kese altını onlara uzatarak):

"Hayır. Bugün halktan birer yabancı olarak dolaşacaksınız.
Ve bu... sizin testiniz değil.
Gözleminiz."

Miller (keseye bakar):

"Bu ne kadar eder?"

Felix:

"İyi harcarsanız bir gün. Kötü harcarsanız... on beş dakikalık utanç."

Leonhardt Krallığı – Kraliyet Yolu ve Pazar Meydanı

Kapılardan çıkar çıkmaz, önlerinde geniş taşlı yollar, göğe uzanan kuleler, sokaklarda akan kalabalık ve rengârenk pazar çadırları…

Miller ilk defa bu kadar çok insanı bir arada görürken duraksar.
Brien ise çoktan "turist enerjisiyle" etrafa bakınmaktadır.

Brien:

"Tam bir MMORPG pazarı! Görev arayan köylüleri görebiliyor musun?"

Miller (alaycı):

"Onlardan biri seni göreve alırsa 'kendini kandırılmış hissetme' yazısı çakarım arkana."

Birinci Tezgâh: Çiçekçi Kadın

Köşedeki mor tenteli tezgâh, renk renk çiçeklerle bezenmiş.
Tezgâhın başında yaşlı ama güleryüzlü bir kadın, ellerinde küçük saksılarla ilgileniyor.

Kadın:

"Ayy bu yakışıklılar kim?
Bir gül almaz mısınız? Genç aşkları korur, büyüye karşı etkisi vardır."

Brien (dudak bükerek):

"Aşkı koruyorsa bana değil, eski sevgilime verin. Gitti başkasına kaçtı."

Kadın (güler):

"Ayy senin dilin fena! Ama sevdim seni. Al şunu, beleş."

Brien Miller'a uzatır çiçeği.

Brien:

"Kardeşim bu senin.
Çünkü bazen, yanında olup hiçbir şey demeyenler en güzel çiçeği hak eder."

Miller (şaşkın ama memnun):

"…Sen ne ara bu kadar derinleştin?"

İkinci Tezgâh: Kumaşçı ve Zırhçı

Biraz ileride çan sesiyle dikkat çeken bir tezgâh:
Renkli pelerinler, işlemeli gömlekler ve birkaç hafif zırh.

Satıcı (gururla):

"Elf dokuması! Işığı yansıtır, gece seni görünmez kılar!"

Brien:

"Yani... bedavaya görünmezlik pelerini diyorsun?"

Satıcı:

"Hayır. 3 altın. Ama karizmayı %60 artırır."

Miller (kumaşa dokunur):

"Güzelmiş… ama biz ışığı değil, gölgeleri çekiyoruz gibi."

Brien:

"Bir gün karizma artıran kıyafet giyersem, o gün ben artık Brien değilim.
Lütfen bana deri kemer falan gösterin, gerçekçi olalım."

Satıcı ikisini de tanıyamaz ama merakı artar.

Satıcı:

"Siz başka yerden gelmişsiniz değil mi?"

Miller (gülümseyerek):

"Biraz... daha uzaktan."

Üçüncü Tezgâh: Tatlıcı Kadın ve Yanan Kurabiye

Kokular... çilek, tarçın, fındık…
Bir masada üst üste konmuş kurabiyeler ve meyve dolgulu çörekler.

Tatlıcı:

"Sıcacık! Yeni çıktı!
Şekerli ay taşları! Alana gülümseme bedava!"

Brien:

"Ay taşı mı? Cidden taş mı?"

Tatlıcı (gülerek):

"Hayır tatlım. O sadece isim.
Ama midenle fazla yakınlaşırsan... bir taş kadar ağır hissettirebilir."

Brien hemen bir tane alır, ısırır, durur… sonra gözleri büyür.

Brien:

"Miller… bu... bu içinde güneş varmış gibi.
Ağzımın içinde saray var şu an."

Miller:

"Yutmadan önce konuşma alışkanlığını hâlâ kazanamadın."

Tatlıcı:

"Ben sana biraz daha saray koyayım tatlım, üçüncü çörek bedava!"

Dördüncü Durak: Şapkacı ve Yalancı Ayna

Sıra sıra ilginç şapkalar, maskeler ve bir eğlence aynası.
Brien kendini aynada görür; başı iki kat büyük görünüyordur.

Brien:

"Benim kafam bu kadar büyük değil, değil mi?"

Miller:

"Ruhun o aynaya sığmaz. Onu bilirim."

Şapkacı:

"Şu maskeye bakın, elflerin gizli balosunda takılır.
Takınca tanınmazsınız. Kesin bilgi."

Brien (maskeyi takar, aynaya bakar):

"Bu hâlimle krala gidip tahtı istesem yer mi?"

Şapkacı:

"Belki yemez ama seni saraydan atana kadar eğleniriz."

Beşinci Durak: Ressam Kadın ve Portre Sürprizi

Tezgahta oturmuş, küçük kanvaslara portreler çizen bir kadın.
Brien merakla yaklaşır.

Brien:

"Beni çizebilir misin?"

Kadın:

"Elbette. Ama durman gerek."

Brien asla sabit durmaz.
Kadın onun yerine bir "gözlerini kısmış, kafa eğik, düşünen adam" pozu yakalar.

Brien (portreye bakar):

"Bu ben değilim. Bu... filozof versiyonum."

Kadın:

"Belki de içindeki gerçek sensin bu.
Sadece sen henüz onu tanımıyorsun."

Miller resme uzun uzun bakar.
Bir şey söylemez. Ama düşünür.

Bir Anlık Sessizlik – Teras ve Sessizlik

Yukarı çıkan bir merdivenden terasa varırlar.
Şehir ayaklarının altındadır.
Güneş yavaş yavaş batmaya başlamıştır.

Miller:

"Şu aşağıdaki insanlar...
Bizimle aynı dünyadalar ama bambaşka hayatlar.
Hiç kimse bize bakıp 'kehanetin çocukları' demedi."

Brien (dudaklarını büzerek):

"Ve çok iyi oldu.
Bazen sadece bir yabancı olmak huzur veriyor.
Ve şu çocuk... benim gülüşüme güldü Miller.
Savaş gücümle değil."

Bölüm Sonu – Dönüş

Brien ve Miller yavaşça geri döner.
Ceplerinde birkaç küçük eşya, zihinlerinde büyük düşünceler…
Ve kalplerinde ilk defa:

"Burası sadece bir krallık değil, burası artık bir ev"

Dış Ses – biraz yorgun, biraz keyifli:

"Günler uzun, keşif yorucu…
Ama geceler? Geceler bazen sadece bir bardak sıcak çorba,
bazen de… gereksiz yere trip atan paralı askerlerle doludur."

Leonhardt Sarayı – Akşam Vakti

Güneşin batışıyla birlikte saray sessizleşir.
Brien ve Miller, gün boyu şehirde geçirdikleri anların yorgunluğuyla odalarına çekilmiş ama… uyuyamamışlardır.

Brien (yatağında ters dönerek):

"Açım."

Miller (tavana bakarak):

"Yemekte doymadın mı?"

Brien:

"Doydum ama... gecenin yemeği başka olur. Ruhum sıcak bir tabak istiyor."

Miller:

"Git mutfağı bas, kralın aşçısına bağır?"

Brien (yavaşça doğrularak):

"Hayır. Tavernaya gidelim."

Şehir – Kırmızı Pelerin Tavernası

Saraydan çok da uzak olmayan, ahşap yapılı, eski ama sıcak bir yapı.
Kapının üstünde "Kırmızı Pelerin" yazıyor.
İçeri girdiklerinde tavan alçak, ortam loş, insanlar kahkahalarla dolu.

Herkesin önünde içkiler, buharı tüten yemekler.
Bir köşede müzik çalan gençler…
Ve bolca gürültü.

Brien (dudak büker):

"Burası tam benlik. Gürültülü, dumanlı ve biraz da kokulu."

Miller (sağa sola bakar):

"Koku… ciddi ciddi yanmış peynirle isli adam kokusu birleşmiş gibi."

Bir masa bulurlar.
İki tabureye otururlar.

Garson kız (gülümseyerek):

"İlk kez geliyorsunuz sanırım?"

Brien (gülümser):

"Bunu anlamanız garip. Girişteki 'yabancı manyetiği' mi tuttu?"

Garson:

"Hayır. Oturanlar genelde önce kadeh ister. Siz menüye baka baka göz teması kurdunuz."

Miller:

"Dürüstlük için teşekkürler. Et yemeği varsa iki tabak, yanında da sıcak ekmek lütfen."

Brien:

"Ve... ha! Şu meşhur 'Lavalı Tencere Tatlısı'ndan bir porsiyon. Ne olduğunu bilmiyorum ama kulağa tehlikeli geliyor."

Yemek Gelir – Sessizlik ve Sıcaklık

Masaya gelen yemekler buharı tüterek gelir.
İçinde otlar, baharatlar… ama yabancı olan tatlar bile tanıdık gelmektedir.
Sıcak yemek, dışarının rüzgârını unutturur.

Miller (bir lokma alır):

"Krallığın en iyi yanı bu olabilir."

Brien (gözlerini kapatarak):

"Bence... 'en iyi yanı' şu garson kız olabilir.
Gözleri resmen bir RPG karakterinin gizli görevi gibi: anlaması zor ama içine çekici."

Miller:

"Yani sen şu an bir göreve mi talipsin?"

Brien (gülerek):

"Evet ama önce tatlıyı tamamlayayım."

Kapı Açılır – Gürültü ve Belâ Giriş Yapar

Tavernanın kapısı aniden açılır.
Soğuk hava içeri dolarken 3 adam içeri girer.
Gürültülüdürler. Zırh giymişler ama üstleri kirli, yüzlerinde keyifli sarhoşluk…

Paralı Asker 1 (yüksek sesle):

"İş bitti! Görev tamam! Şimdi... bu kadehler bizim için kalksın!"

Paralı Asker 2:

"Kalkmadıysa... zorla kaldırırız!"

Kahkahalarla bara ilerlerler.
Tavernada oturan bazıları onlara bakar, bazıları umursamaz.

Brien (usulca):

"İşte başlıyor. Gecenin gürültü etkinliği…"

Karışıklık Başlar – Brien'e Takılma

Askerlerden biri, masadan yükselen tatlı kokusuna gelir.
Brien'in tatlısını işaret eder.

Paralı Asker 3:

"O nedir be?
Kokusu benim ranzayı bastı.
Bir kaşık alsam ne olur ha küçük şovalye?"

Brien (tatlısına sarılır):

"Tatlıya gelen, bıçağa gider.
Bu bizim kültürümüzde böyledir."

Paralı Asker 1 (gülerek):

"Aaa ne tatlısın. Küçüksün, güzelsin ama biraz çenelisin.
Sen savaşçı mısın yoksa şair mi?"

Brien:

"Ben seni yazacak şairim. Ama kanla değil—gül suyu dökerek yazmam gerek. Sende biraz sertlik var."

Gerilim Artar – Kılıçlara Yakın Eller

Miller hafifçe doğrulur.
Paralı askerlerin tonlaması artık biraz sinir bozucudur.
Elleri kemer tokalarına yaklaşır.

Miller:

"Kendine gelicekmisin yoksa yardım edeyimmi"

Paralı Asker 2 (sinirli):

"Bak sen... bir de koruması varmış. Sen kimsin be?"

Soğukluk Yerini Mizaha Bırakır

Tam ortam gerilecekken…
Brien masaya vurur. Ama tok bir kahkaha atar.

Brien:

"Tamam!
Şimdi hepimiz burada kendi dünyamızı temsil ediyoruz:
Siz paralı, biz paraya değer...
Siz zırhlı, biz zekâlı...
Hadi gelin! Bir masaya sığışalım!
Ve bana şu garip hikâyenizi anlatın. Mesela... neden üstünüz yanık kokuyor?"

Ortam Yumuşar – Hep Birlikte Otururlar

Paralı askerler duraksar.
Sonra içlerinden biri güler.

Paralı Asker 3:

"Sen delisin. Ama komiksin.
Tatlıyı affet. Karşılığında içki benden."

Birkaç sandalye çekilir.
Hepsi birlikte oturur.

Gece Sohbeti – Komik ve Çılgın Hikâyeler

Paralı Asker 1:

"Ben Garth. Bize 'Dikenli Kardeşler' derler.
Aslında görevimiz sınır köyünde bir yaratığı avlamaktı. Ama... o yaratık karısıymış meğer.
Yani... kasabanın yaşlı kadınının."

Brien:

"Yani siz... evli bir örümceğe saldırdınız?"

Paralı Asker 2 (güler):

"O ağ örüyordu... biz de yakalandık!"

Miller (gülerek):

"Ne içtiyseniz, aynısından bir bardak istiyorum."

Gece İlerler – Samimi Anlar

Garth:

"Siz kimsiniz gerçekten? Bu şehirde ilk kez gördüm sizi."

Miller (yumuşakça):

"Biz sadece yolda olanlarız.
Henüz yolumuzu bilmiyoruz.
Ama... belki bir gün döndüğümüzde kim olduğumuzu anlatırız."

Paralı Asker 3 (başını sallar):

"Adil cevap. Ve biraz gizemli.
Seni sevdim siyah gözlü çocuk."

Brien (kolunu Garth'ın omzuna atar):

"Bak, arkadaş olduk.
Bize saldıranların çoğu sonunda bizi seviyor."

Dışarıda

Tavernadan çıkarken herkesin yüzünde gülümseme vardır.
Askerler yollarına dağılır, Brien ve Miller gecenin serinliğine yürür.

Brien:

"Güzel geceydi.
Hem yedim... hem neredeyse kavga ettim... hem arkadaş edindim.
Bu tempoda bir hafta daha yaşarsam destan olurum."

Miller (gülerek):

"Sen zaten şimdiden krallığın 'tatlı savaşçısı'sın."